Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 814
  • Yayın
    0-6 Yaş çocuğu olan ebeveynlerde ebeveyn stresi ve uyku kalitesi arasındaki ilişkide bireysel bütünlük duygusu ve aile bütünlük duygusunun aracı rolünün incelenmesi
    (Işık Üniversitesi, 2024-01-29) Kurukütük, Günsu; Ünver, Buket; Özgür Polat, Pelin; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı
    Sağlığa salutojenik yaklaşım modeli, biresyel tutarlılık duygusu ve aile tutarlılık duygusunun bireylerin stres düzeylerini ve dolayısıyla sağlık durumlarını belirleyebileceğini öne sürmektedir. Küçük bir çocuğa sahip olmaktan kaynaklanan ebeveyn stresi düşünüldüğünde, insanların stresle nasıl başa çıktıkları bireysel bütünlük duygusu ve aile bütünlük duygusu düzeyleriyle bağlantılı olabilmekte ve sağlık durumlarını etkileyebilmektedir. Uyku kalitesi de erken ebeveynlik döneminde fiziksel ve ruhsal sağlığın iyileştirilmesi için en önemli faktörlerden biri olduğundan, bu çalışma bireysel bütünlük duygusu ve/veya aile bütünlük duygusunun ebeveyn stresi ve uyku kalitesi arasındaki ilişkiye aracılık edip etmediğini belirlemeyi amaçlamaktadır. Çalışma 674 katılımcı (%72,4 kadın, M=33,9) ile gerçekleştirilmiştir. Veriler uygun örnekleme yöntemi kullanılarak toplanmıştır. Ölçüm araçları olarak Demografik Bilgi Formu, Ebeveyn Stres Ölçeği, Aile Tutarlılık Ölçeği, Tutarlılık Duygusu Ölçeği ve Pittsburgh Uyku Kalitesi İndeksi kullanılmış ve SPSS process macro programı aracılığıyla analizler gerçekleştirilmiştir. Ebeveyn stresi uyku kalitesinin güçlü bir yordayıcısı olarak bulunmuştur (ß= .30, p<.000). Aile bütünlük duygusu (ß=-.21, SE= .02, %95 CI [.02, .05]) ve bireysel bütünlük duygusu (ß= .02, SE= .01, %95 CI [.00, .04]) bu ilişkide kısmi aracılık etkisine sahiptir. Ancak, ikili aracılık etkisi modelinde, bireysel bütünlük duygusunun aracılık etkisi anlamlı bulunmamıştır (ß=-.05, p= .22). Bulgularımız, ebeveyn stresinin uyku kalitesini etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğunu ve aile bütünlük duygusu düzeyinin bireysel bütünlük duygusuna göre daha anlamlı bir etkiye sahip olduğunu ortaya koymuştur. Sonuç olarak, aile bütünlük duygusunu iyileştirmeye odaklanmanın, 0-6 yaş arası çocuğu olan ebeveynlerde uyku kalitesi müdahalelerinde daha iyi sonuçlar verebileceği düşünülmüştür.
  • Yayın
    Renewable electricity consumption and economic growth nexus – evidence from high-,middle- and low-income countries
    (Işık Üniversitesi, 2024-01-23) Brown, Mustapha Abekah; Şen Taşbaşı, Aslı; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Uygulamalı Ekonomi Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, M.A. Applied Economics Master Program
    Recent decades have witnessed growing concerns over sources of energy consumption and their role in economic development. Renewable energy and electrification have been touted by experts as a solution to mitigate these global issues. Considering this, the study investigates the intricate relationship between economic growth and renewable electricity consumption between the years 2000 to 2021 across a diverse spectrum of countries categorized by income levels. Renewable electricity consumption and economic growth data was collected for 48 countries. These countries were then further divided according to their income levels. The current study examines the relationship between renewable electricity consumption and economic growth through the lens of four distinct perspectives: the feedback hypothesis, the neutrality hypothesis, the growth hypothesis, and the conservation hypothesis. The Panel ARDL methods including the PMG, MG and DFE were employed to explore the presence of cointegration and the impact of renewable electricity usage on economic growth. The outcome of the methods indicate clearly that green electricity usage has a positive impact on economic growth across all income levels albeit at varying magnitudes. The findings contribute to the understanding of sustainable development and energy policies tailored to the specific economic contexts of countries at various income levels.
  • Yayın
    Factors impacting customer loyalty in online banking in Turkey
    (Işık Üniversitesi, 09-15-2024) Alraeai, Zainab; Akseki, Pınar; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yöneticiler için İşletme Yönetimi Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Executive Master of Business Administration
    Technology in the recent years has changed how the world conduct banking, online banking has grown a lot in the past years, the number of online users has increased significantly. In a highly competitive environment, ensuring customers loyalty in online banking has become a concern for the bank. The purpose of this thesis is to conclude an understanding how E-service quality, trust and security& privacy impact customer loyalty in an online banking setting in Turkey. To investigate the impact of the independent factors namely E-service quality, Trust and Security& Privacy toward the dependent which is customer’s loyalty. A deductive research approach, an explanatory purpose, and a quantitative research method were used by the researcher; A questionnaire method was employed to collect data from participants in this study with the sample size of (385) using random sampling through customer survey after review of literature, After testing the hypotheses using various techniques, it was found that all variables had a significant positive impact on customer loyalty.
  • Yayın
    Bellek yanlılığı ve depresif belirtiler arasındaki ilişkide duygu düzenlemenin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, 2024-01-25) Güngör, Hazal; Çam Çelikel, Feryal; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı
    Amaç: Bu araştırmanın amacı kişilerin belleğinde yanlı olarak işlemlenen negatif verilerin depresif belirtiler üzerindeki yordayıcı etkisinde duygu düzenleme stratejilerinin aracı etkisini Yönlendirilmiş Unutma (YU) paradigmasını kullanarak incelemektir. Yöntem: Bu araştırmanın örneklemi 100’ü (%61.7) kadın, 62'si (%38.3) erkek olmak üzere toplam 162 katılımcıdan oluşmaktadır. Katılımcıların yaş aralığı 18-56 arasında değişmekte olup yaş ortalaması 23.69±5.23 yıldır. Katılımcıların toplam eğitim süre ortalaması 16.10±2.34 yıldır. Madde-metodu Yönlendirilmiş Unutma, katılımcıların kasıtlı unutmalarını pozitif, negatif, nötr kelimeler kullanarak ölçmek için kullanılmıştır. Deney pavlovia.org aracılığıyla çevrimiçi olarak gerçekleştirilmiştir. Tüm katılımcılara Sosyodemografik ve Diğer Bilgi Formu, Beck Depresyon Envanteri, Duygu Düzenleme Anketi ve Ruminatif Düşünce Biçimi Ölçeği formlar.gle aracılığıyla iletilmiştir. Bulgular: Hatırla yönergesi alan kelimeler, unut yönergesi alan kelimelere göre daha fazla hatırlanmıştır. Duygusal değerli kelimeler nötr kelimelere göre daha fazla hatırlanmıştır. Unut yönergesinde negatif kelimeler pozitif ve nötr kelimelere göre daha fazla hatırlanmıştır. Unutulması gereken negatif kelimeler ile depresif belirtiler arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Çalışmamızın sonuçları, duygu düzenlemede bilişsel yeniden değerlendirme stratejisinin kullanımı arttıkça depresif belirtilerinin düzeyi azaldığını saptanmıştır. Bununla beraber, duygu düzenlemede gözlemlenen ruminatif düşüncelerdeki artış, depresif belirti düzeyindeki artışı öngörmektedir. Depresif belirtilerin varyansındaki değişimi en güçlü olarak açıklayan faktörlerin ruminasyon ve bilişsel yeniden değerlendirme olduğu gözlenmiştir. YU puanları ile depresif belirtiler arasında duygu düzenlemenin aracılık etkisi elde edilememiştir. Sonuç: Çalışmamız depresyon bozuklukları geçirmemiş depresif eğilimler gösteren bireylerde bellek yanlılığını ölçerek, depresyonun risk faktörlerini incelemiş ve çalışmamızda duygu düzenlemenin depresif eğilimler üzerinde etkisinin, bellek yanlılıklarından daha güçlü ve tutarlı olduğunu saptamıştır.
  • Yayın
    Beliren yetişkinlikte depresyon, intihar olasılığı ve çocukluk çağı travmaları arasındaki ilişki: psikolojik acı ve koruyucu faktörlerin rolü
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-07) Kılıç, Bengü Sare Sevda Pelin; Çam Çelikel, Feryal; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Doktora Programı
    Amaç: Çalışmanın ilk aşamasında beliren yetişkinlik dönemindeki bireylerden intihar olasılığı ve diğer değişkenlerine yönelik nicel verinin toplanması ve depresyon, çocukluk çağı travmaları, çok boyutlu algılanan sosyal destek ve psikolojik acının intihar olasılığı üzerindeki yordayıcı rolünün belirlenmesi amaçlanmıştır. Diğer amaç ise depresyonun intihar olasılığı üzerindeki yordayıcı etkisine psikolojik acının aracı etkisinin olup olmadığının incelenmesidir. Ayrıca, intihara karşı koruyucu olan/risk oluşturan klinik ve sosyodemografik faktörlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmanın ikinci aşamasında ise beliren yetişkinlik dönemindeki depresyon tanısı almış ve ayaktan tedavisi devam eden bireylerin intihar riskine ilişkin özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmaya 18-25 yaş aralığında 1189 katılımcı (773 kadın ve 416 erkek) dahil edilmiştir. Birinci aşamada İntihar Olasılığı Ölçeği, Beck Depresyon Envanteri, Çocukluk Çağı Travmaları Anketi, Psikolojik Acı Ölçeği ve Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın ikinci aşamasında ise nitel yöntem kullanılarak 18-25 yaş aralığında depresyon tanısı almış 10 katılımcı (6 kadın ve 4 erkek) ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Depresyon puanları intihar olasılığı puanlarındaki varyansın yaklaşık %54’ünü açıklarken, bu oran çocukluk çağı travmaları puanları için yaklaşık %6, psikolojik acı puanları için %3.4 ve çok boyutlu algılanan sosyal destek için %1.8 olmuştur. Depresyonun intihar olasılığı üzerindeki yordayıcı etkisinde psikolojik acının kısmi aracı etkiye sahip olduğu görülmektedir. İntihara dair belirlenen koruyucu faktörler içerisinde ortalama üzeri eğitim, algılanan sosyal desteğin yüksek olması, romantik bir ilişkiye ve orta veya yüksek sosyoekonomik duruma sahip olmak tespit edilmiştir. İntihar olasılığına dair belirlenen risk faktörleri ise yüksek depresyon, çocukluk çağı travmaları ve psikolojik acı puanlarına sahip olmak, parçalanmış bir ailede büyümek, bireyde kronik ağrı, fiziksel bir hastalık tanısı, bireyde veya ailesinde psikiyatrik bir hastalık tanısı, daha önce intihar düşüncesine ve girişime sahip olmak ve sosyal çevrelerinde intihar girişiminde bulunan birinin olması şeklindedir. Araştırmanın ikinci aşamasında katılımcıların intihar düşüncelerini belirginleştiren temalar: bireyde veya ailesinde psikiyatrik tanı olması, yalnızlık, kişilerarası ilişki sorunları, yaşamsal zorluk ve sorunlar şeklindedir. İntihar düşüncelerine karşı koruyucu olduğu belirlenen durumlar ise geride kalan insanların duyguları, sosyal desteğe sahip olma ve rahatlatıcı etkinliklere başvurmadır. Sonuç: İntihar olasılığı kişilerarası ilişkiler, çocukluk/yetişkinlik çağı travmaları ve birçok sosyodemografik-klinik faktörlerden etkilenmektedir. Depresyon, çocukluk çağı travmaları, psikolojik acı ve çok boyutlu algılanan sosyal destek puanlarının intihar olasılığı üzerinde yordayıcı rolü bulunmaktadır. Bununla birlikte, depresyonun intihar olasılığını üzerindeki yordayıcı rolünde psikolojik acının kısmi aracı etkisi tespit edilmiştir.
  • Yayın
    Annenin hastalık kaygısı ile çocuğun hastalık kaygısı arasındaki ilişkide çocuğun bilinçli farkındalık düzeyinin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-02) Yılmaz, İpek Su; Aktan, Zekeriya Deniz; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı
    Bu araştırmada, annelerin hastalık kaygısı ile çocukların hastalık kaygısı arasındaki ilişkide çocukların bilinçli farkındalıklarının aracı rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. Buna ek olarak çocukların hastalık kaygısı, annelerin hastalık kaygısı ve çocukların bilinçli farkındalıklarının sosyodemografik özelliklere göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir. Araştırma 10-15 yaş aralığındaki 252 çocuk ve anneleri ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında veriler çevrimiçi olarak toplanmıştır. Anne katılımcıların hastalık kaygısı düzeylerini değerlendirmek için Hastalık Davranışlarını Değerlendirme Ölçeği, çocuk katılımcıların hastalık kaygısı düzeylerini değerlendirmek için Çocukluk Çağı Hastalık Tutum Ölçeği, çocuk katılımcıların bilinçli farkındalık düzeylerini değerlendirmek için Çocuk ve Ergenler İçin Bilinçlilik Ölçeği kullanılmıştır. Ayrıca sosyodemografik değişkenleri değerlendirebilmek adına anne katılımcılardan sosyodemografik bilgi formunu doldurmaları istenmiştir. Araştırmanın temel hipotezlerini analiz etmek için Process Makro ile aracılık analizi yürütülmüştür. Yapılan analizler sonucunda çocuğun hastalık kaygısı ile annenin hastalık kaygısı düzeyleri arasındaki ilişkide çocuğun bilinçli farkındalık düzeyinin kısmi aracı etkisi olduğu bulunmuştur. Araştırmanın bulguları çocuklarda hastalık kaygısında bilinçli farkındalığın etkili potansiyel bir mekanizma olduğunu ortaya koyduğu gibi hastalık kaygısının nesiller arası aktarımında da üzerine düşünülmesi ve araştırılması gereken bir kavram olduğunu göstermektedir. Çocuklarda hastalık kaygısı ile ilgili tedavi ve önleyici müdahale planlarının geliştirilebilmesi için bu konuda daha fazla araştırmanın yürütülmesi gerektiği görülmektedir.
  • Yayın
    Annenin hastalık kaygısı ile çocuğun hastalık kaygısı arasındaki ilişkide çocuğun duygu düzenleme becerisinin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-02) Ünlü, Beyza; Aktan, Zekeriya Deniz; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı
    Bu araştırma, annenin hastalık kaygısı ile çocuğun hastalık kaygısı arasındaki ilişkide çocuğun duygu düzenleme becerisinin aracılık etkisini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Ayrıca; anne hastalık kaygısının, çocuk hastalık kaygısının, çocuğun kullandığı duygu düzenleme stratejilerinden bilişsel yeniden değerlendirme ve bastırma stratejilerinin; sosyodemografik özellikler açısından gruplar arası farklılıkları incelenmiştir. Araştırma, 10-15 yaş arasındaki 229 çocuk ve çocukların anneleri ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya katılan anneler, sosyodemografik bilgi formunu ve Hastalık Davranışını Değerlendirme Ölçeğini (HaDDÖ); çocuklar, Çocukluk Çağı Hastalık Tutum Ölçeğini (ÇÇHTÖ) ve Çocuk ve Ergenlerde Duygu Düzenleme Ölçeğini (ÇEDDÖ) doldurmuştur. Araştırmadan elde edilen verilere göre; anne hastalık kaygısı ile çocuk hastalık kaygısı arasındaki ilişkide çocuğun kullandığı duygu düzenleme stratejilerinden bastırma ve bilişsel yeniden değerlendirme stratejilerinin aracılık etkisinin anlamlı olmadığı görülmüştür. Anne hastalık kaygısı ile çocuk hastalık kaygısı arasında zayıf düzeyde pozitif bir ilişki bulunmuştur. Bilişsel yeniden değerlendirme stratejisi ile bastırma stratejisi arasında zayıf düzeyde pozitif bir ilişki bulunmuştur. Çocuk hastalık kaygısı ile bastırma stratejisi arasında zayıf düzeyde pozitif bir ilişki bulunmuştur. Anne hastalık kaygısının; çocuğun okul başarısına, gelir düzeyine ve annenin eğitim durumuna göre, çocuk hastalık kaygısının; çocuğun cinsiyetine, okul başarısına ve annenin eğitim düzeyine göre anlamlı olarak farklılaştığı görülmüştür. Çocuğun bilişsel yeniden değerlendirme stratejisi kullanımının ise çocuğun kardeş sayısına, okul başarısına ve annenin medeni durumuna göre, bastırma stratejisi kullanımının; çocuğun yaşına, sınıfına, gelir düzeyine ve annenin eğitim düzeyine göre anlamlı olarak farklılaştığı görülmüştür. Sonuç olarak, çocukların hastalık kaygısının anne hastalık kaygısı ile ilişkili olduğu görülmüştür. Bu çalışmanın, Türkiye örnekleminde çocukların hastalık kaygısına yönelik öncü çalışmalardan biri olacağı ve duygu düzenleme stratejilerinin kültürel açıklamalarına katkı sunacağı düşünülmektedir.
  • Yayın
    Geç ergenlik döneminde kişilik özellikleri ve oyun bağımlılığı arasındaki ilişkide baş etme yöntemleri ve algılanan sosyal desteğin düzenleyici rolünün incelenmesi
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-14) Ünal, Fulden; Erdoğdu, Emel; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı
    Amaç: Bu çalışmada geç ergenlik dönemindeki bireylerin kişilik özellikleri ile oyun bağımlılığı arasındaki ilişkide baş etme yöntemleri ve algılanan sosyal desteğin düzenleyici etkileri araştırılmıştır ve sosyodemografik özelliklerin, oyun ve dijital kullanım ile ilgili özelliklerin oyun bağımlılığı ile ilişkisi incelenmiştir. Yöntem: Çalışma, kolaylıkla bulunabileni örnekleme yöntemi kullanılarak 18-25 yaş arasında 182 kişi ile gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama araçları olarak Sosyodemografik Bilgi Formu, Beş Faktör Kişilik Ölçeği (BFKÖ), Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği (SBÇTÖ), Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBASDÖ) ve İnternet Oyun Oynama Bozukluğu Ölçeği Kısa Formu (İOOBÖKF) kullanılmıştır. Çalışmada hipotezleri test etmek amacıyla SPSS programı ile çoklu regresyon analizi ve Process Macro eklentisi kullanılarak moderatör analizi uygulanmıştır. Sosyodemografik değişkenlerin ve ana değişkenlerin birbirleriyle olan ilişkilerini değerlendirmek için bağımsız örneklem t testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve Pearson korelasyon analizi uygulanmıştır. Bulgular: Yapılan analizler sonucunda deneyime açıklık, özdenetim ve algılanan sosyal desteğin tüm alt boyutlarının oyun bağımlılığı ile ilişkili olduğu, baş etme yöntemleri ve algılanan sosyal desteğin kişilik özellikleri ve oyun bağımlılığı arasındaki ilişkide düzenleyici etkiye sahip oldukları tespit edilmiştir. Oyun bağımlılığı puanlarının cinsiyet, yaş, meslek durumu, eğitim düzeyi, gelir düzeyi, oyun aracı, oyun türü, oyundan arkadaş edinme, oyun platformu, kullanılan sosyal medya uygulaması, sürekli kullanılan madde ve ortalama oyun saati değişkenleri ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Örneklemin oyun bağımlılığı açısından risk grubunda bulunanların oranının %3,8 olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: Araştırma sonuçlarına göre oyun bağımlılığı ve oyunla uğraş arasındaki farkın daha iyi anlaşılması gerektiği görülmüştür. Diğer yandan nörotik kişilik özelliğine sahip gençler için işlevsel baş etme yöntemleri ve algılanan sosyal desteğin koruyucu faktör olduğu değerlendirilmiştir.
  • Yayın
    Sarcasm detection in text using deep neural networks
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-25) Gümüşçekiçci, Gizem; Dehkharghani, Rahim; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Bilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Computer Science Engineering Master Program
    Sarcasm is a form of irony which is generally used in expressing negative opinions. Sarcasm poses a linguistic challenge due to its figurative nature where intended meaning contradicts with literal interpretation. Sarcasm is widely used in our Daily lives and also upon many social platforms. Detecting sarcasm in written text is a challenging process that has captured the interest of many researchers. Hence, sarcasm has become a crucial task in the Natural Language Processing (NLP) field. This thesis study explores the concept of sarcasm, and its importance on existing sarcasm research. The automatic process of sarcasm detection involves dataset selection, preprocessing steps, and selecting proper approaches, including rule-based methods, Machine Learning (ML), Deep Learning (DL) and Transformer architectures. This study surveys previous research on sarcasm detection, specifically examining the dataset, methodology and performance. This thesis study attempts to automatically detect sarcasm by utilizing various ML, DL and transformer and hybrid neural network architectures on news headlines datasets. To overcome the dataset and performance limitations on existing approaches, we propose various methodologies to detect sarcastic text mostly focusing on DL, hybrid neural networks and transformer architectures. We combine appropriate architectures with several hand-crafted features and utilizing different word embedding models. To further extend the performance of our proposed methods and also enhance the existing news headlines dataset, we proposed several modifications. We contribute to the existing dataset by applying augmentation to increase the dataset size to help enhance the performance of the proposed models with overcoming dataset limitations. Our methodologies correctly identify sarcasm with 97.68% F1 score.
  • Yayın
    Multi-task learning on mental disorder detection, sentiment detection and emotion detection
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-12) Armah, Courage; Dehkharghani, Rahim; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Bilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Computer Science Engineering Master Program
    Suicidal behavior is a global cause of life-threatening injury and most of the time, death. Mental disorders such as depression, anxiety, and bipolar are prevalent among the youth in recent decades. Social media are popular platforms for individuals to post their thoughts and feelings on. Extracting people’s sentiments and feelings from such online platforms would help detect mental disorders of the users to treat them before it becomes too late. This thesis investigates the use of multi-task learning systems and single-task learning techniques to estimate behaviors and mental states for early diagnosis. I used data mined from Reddit, one of the popular social media platforms that provides anonymity. Anonymity increases the chances of individuals sharing what they truly feel in their real life. The obtained results by the proposed approaches open new doors to the understanding of how multi-task systems can increase the performance of text classification problems such as depression detection, emotion detection, and sentiment analysis, trained together in a multi-task learning network when compared to their training in isolation in a single-task learning network. We used the SWMH dataset, already labeled by 5 different depression labels (depression, anxiety, suicide, bipolar, and off my chest) and then added emotion and polarity labels to it and made it publicly available for researchers in the literature. The obtained results in this study are also comparable to other approaches in the field.
  • Yayın
    Türk resim sanatındaki ekspresyonist yaklaşımların nedenselliği
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-15) Konukcu, İrem; Kara Sarıoğlu, Didem; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Sanat Bilimi Doktora Programı
    Türk resim sanatında ilk olarak 20. Yüzyıl başlarında batıdan alınan biçimsel etkiler doğrultusunda ortaya çıkan ve ardından da kendi sosyo-kültürel dinamikleri içinde şekillenerek gelişim gösteren ekspresyonist yaklaşımlar, Alman ekspresyonizminin birebir benzeri olmamış, zamansal ve kökensel olarak farklı bir kültürel sürecin ve bakışın izlerini taşımıştır. Bir sanat yapıtının ait olduğu toplumun kültürel yapısı ile kaçınılmaz bir bağı olduğundan, Türk resmindeki ekspresyonist yaklaşımlar da kendi lehçesinde ve sanatsal ikliminde biçim kazanmıştır. Bu durum ekspresyonizmin doğasındaki iç gerçeklikle örtüşmüştür. Bununla birlikte, Türk sanatçısının ortaya koyduğu ekspresyonist eğilimler, batıdaki örneklerinin aksine düşünsel ve toplumsal bir birikimin, bir geleneğin kırılmasıyla ortaya çıkmamış, sanatta ve toplumda bir devrim yaratmayı amaçlamamıştır. Almanya’da 20. Yüzyıl başında patlama noktasına ulaşan duygusal ve toplumsal reaksiyonlar, Türk sanatçısının daha geç bir dönemde yüzleşeceği farklı dinamiklerle doyum noktasına ulaşmış ve kendisini dışa vurmuştur. Bu durum ekspresyonizm olgusunun her iki kültürde aynı paralellikte incelenemeyeceğini ortaya koymuştur. İlgili görüşü referans alan ve konu başlıkları içerisinde bunu doğrulayan saptamalarda bulunan tez çalışması, Türk ressamlarını ekspreyonizme yönlendiren etkenler bağlamında bir gruplandırma yapmak ve Türk resmindeki dışavurumculuk olgusuna bu tespitler ışığında bakmayı öngörmüştür. Böylesi bir gruplandırma, dışavurumcu yönelimin ardındaki itkisel gücü ortaya koymak ve onu ayrıştırmak bağlamında gerekli görülmüştür. Ressamların yapıtları, yaşamları ve dönemin toplumsal koşulları dikkate alınarak yapılan analizler sonucunda, Türk resminde ekspresyonist üslup özellikleri gösteren ressamların dört ana grup altında sınıflandırılarak incelenebileceği tespit edilmiştir. Sonuç bölümünde ise; tez içinde ele alınan gruplandırmalar, dönemin toplumsal dinamikleri odağında çözümlenerek, ilgili sanatçılarda ekspresyonist açılıma yön veren veya bunu kısıtlayan olgular, dönemin değişen kültürel ve sosyoekonomik yapısı ışığında çözümlendirilmiştir.
  • Yayın
    Sürdürülebilirlik performansının borsa performansına etkisi
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-26) Onat Çakmak, Aslı; Çalış, Yıldırım Ercan; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Muhasebe ve Denetim Yüksek Lisans Programı
    Türkiye’de sürdürülebilirlik raporu ve entegre rapor yayınlayan işletmeler hızla artmaktadır. Bu artış ile birlikte sermaye piyasalarında da değişimler meydana gelmektedir. Bu doğrultuda Borsa İstanbul 2014 tarihinden itibaren sürdürülebilirlik endeksi yayınlamaya başlamıştır. Endekse işletmelerin dahil olabilmesi için ESG Genel Skorlarının 50 ve üzeri olması gerekmektedir. Borsa İstanbul 2022 yılı itibari ile sürdürülebilirlik endekslerine bir yenisini daha ekleyerek BIST Sürdürülebilirlik 25 endeksini yayınlamaya başlamıştır. Bu endekse firmaların dahil olabilmesi için ESG Genel Skorlarının 70 ve üzerinde olması gerekmektedir. ESG Skoru firmaların çevresel, sosyal ve yönetişim boyutlarından elde edilen genel skoru ifade etmektedir. Son yıllarda ESG Kavramı yatırımcılar için borsa performans değerlendirmesinde belirleyici kavramlardan biri olmuştur. Bu çalışmanın ilk bölümünde sürdürülebilirlik kavramı, boyutları, tarihsel gelişimi ve işletmeler için sağladığı faydalara değinilmiştir. İkinci bölümünde ise entegre raporlama hakkında detaylı bilgi verilip tarihsel gelişimi, kılavuz ilkeleri, içerik ve sermaye öğeleri incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise endeks kavramı, sürdürülebilirlik endeksi, ESG Skorlarına değinilmiştir. Son bölüm olan dördüncü bölümde ESG Genel Skorlarının Borsa performansına etkileri ve 70 genel skor üzeri ve altı olarak iki ayrı gruba ayrılarak, bu iki grubun borsa performansına etkileri incelenmiştir. ESG Genel Skorlarının borsa performans etkileri incelenirken parametrik olmayan korelasyon testi olan Spearman korelasyon (Rho), ESG Genel Skoru 70 altı ve üzeri olan firmaların borsa performans etkisi incelenirken iki bağımsız grup t-testi uygulanmıştır. ESG Genel skoru borsa performansına etkileri incelenirken kar marjı oranında doğrusal bir bağıntı bulunmuştur. Diğer taraftan 70 altı genel skor ile 70 üzeri genel skorun borsa performans oranlarına etkisinde istatistiksel analizde anlamlı bir etkinin bulunmadığı görülmüştür. Yapılmış olan analizler sonucunda işletmelerin borsa performanslarını artırmak için finansal olmayan raporlamalara daha fazla önem verilmesi gerekmektedir.
  • Yayın
    Analyzing the impact of brand sustainability practices on brand loyalty
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-12) Audi, Umar Goni; Develi, Evrim İldem; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yöneticiler için İşletme Yönetimi Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Executive Master of Business Administration
    This study delves into the impact of sustainability practices on brand loyalty, particularly within the fast-fashion industry. It addresses the growing consumer awareness of how fast-fashion brands manage their environmental and ethical responsibilities and how such practices influence consumer loyalty. The research posits that effective communication of sustainability initiatives via social media can significantly enhance consumer trust, satisfaction, and engagement, thereby fostering greater brand loyalty. However, the challenge lies in managing these digital platforms to prevent the dissemination of content that could damage the brand's reputation. Utilizing a quantitative research method, a cross-sectional survey was distributed across multiple social media channels to analyze the interconnections between sustainability practices and their effect on brand loyalty, alongside variables such as satisfaction, trust, and engagement. The analysis, conducted using SPSS, employed various statistical tools and demonstrated a positive link between transparent sustainability practices and brand loyalty. The findings reinforce the importance of sustainability in strengthening brand loyalty in the fast-fashion industry. This study, while providing valuable insights, acknowledges limitations due to its specific demographic focus and the concentration on a single industry sector.
  • Yayın
    Gıda ambalaj tasarımında sürdürülebilirlik ve artırılmış gerçeklik kullanımı
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-24) Köse, Ayşe Merve; Uyan Dur, Banu İnanç; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Görsel İletişim Tasarımı Yüksek Lisans Programı
    Ambalaj atıkları, üretim ve tüketimdeki artış nedeniyle çevresel sorunların başında gelmektedir. Bu bağlamda, ambalajda sürdürülebilirlik önem kazanmakta, toplumlar ve dünya genelinde artan bir öncelik haline gelmektedir. Sürdürülebilirlik, ekonomik, sosyal ve çevresel açılardan kapsamlı bir yaklaşımı beraberinde getirerek, atık azaltma, doğal kaynakların verimli kullanımı, ekonomik karlılık ve toplumsal fayda gibi unsurları içermektedir. Bu yaklaşım, ambalaj sektörünün sadece çevresel sorunları değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliği de gözeterek bütüncül bir çözüm sunma potansiyelini ortaya koymaktadır. Ambalajda sürdürülebilirliğin sağlanması için tasarım önemli bir rol oynamaktadır. Ambalaj tasarımında malzeme seçimi, doğru boyut ve form kullanımı ve tasarım öğelerinde sadeleşme sürdürülebilir ambalaj tasarımının temel unsurlarıdır. Ambalaj tasarımında artırılmış gerçeklik (AG) kullanımı, sürdürülebilir ambalaj tasarımının gelişmesinde önemli fırsatlar sunmaktadır. AG teknolojisi, sunduğu etkileşim deneyimiyle tüketicinin ilgisini çekmekte ve marka-tüketici bağını güçlendirmektedir. Ambalajın fiziksel sınırlılıkları, AG uygulamaları ile aşılabilmekte ve teknoloji, ambalaj tasarımda etkin bir araç olarak kullanılabilmektedir. Bununla birlikte, sürdürülebilir ambalaj tasarımı ile AG uyumunun yaygın olmadığı gözlemlenmekte ve büyük bir gelişim alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Çalışmada, sürdürülebilir ambalaj tasarımının temel prensipleri, dikkat edilmesi gereken unsurlar ve tüketicinin bilinçli olması gerekliliği vurgulanarak, sürdürülebilirliğin sağlanmasında tüm paydaşların rolüne dikkat çekilmektedir. Özellikle, gıda sektörünün büyük tüketim hacmi ve geniş hedef kitlesi göz önüne alındığında, sürdürülebilir ambalaj tasarımının bu sektördeki önemi vurgulanmaktadır. Çalışmada öne çıkan ana tema, AG aracılığıyla sürdürülebilir ambalaj tasarımının geliştirilmesi ve ambalajın geri dönüştürülmesi konusunda farkındalık kazandırılmasıdır. AG teknolojilerinin, eğlenceli ve ilgi çekici bir şekilde tüketicilere bilgi sunma ve çevre bilinci oluşturma konusundaki rolü, sürdürülebilir ambalaj tasarımlarının daha etkili bir şekilde benimsenmesine katkı sağlamaktadır. Bu sayede, sürdürülebilir ambalajın geri dönüştürülmesi ve yaşam döngüsünün sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi, karbon ayak izinin azaltılması hedeflerine daha etkili bir şekilde ulaşılabilmesi amaçlanmaktadır.
  • Yayın
    Comparison between Turkish and Jordan standards from geotechnical earthquake engineering aspects
    (Işık Üniversitesi, 2024-01-31) Hawa, Shafeeq Mohammad; Etminan, Ehsan; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, İnşaat Mühendisliği Yüksek Lisans Programı
    This thesis focuses on a comparative analysis of geotechnical earthquake engineering standards in Turkey and Jordan. The importance lies in ensuring that these standards are safe and economically viable, meeting each country's specific geotechnical and ground motion requirements. The study comprehensively examines both nations' earthquake and ground motion characteristics, reviewing relevant papers. The research is organized into six chapters, including recommendations. The thesis delves into the evolution of standards in both countries, considering feedback from researchers and the impact of past earthquakes on human life and infrastructure. It also explores the geotechnical earthquake phenomena resulting from earthquakes, such as landslides and liquefaction. The study reveals differences in codes due to variations in geological conditions, soil properties, and seismic locations. However, it also identifies noteworthy similarities. Additionally, the research analyzes the impact of earthquakes on soil by simulating two seismic events: the Düzce earthquake in Turkey and the Dead Sea earthquake in Jordan. PLAXIS 3D software, as a finite element method, is employed to observe deformations in the mesh, foundation, and piles, providing insights into the effects of seismic activity on these structural elements. The study emphasizes that Turkey encounters more frequent ground motion events than Jordan, and earthquakes in Turkey demonstrate a higher peak ground acceleration. Furthermore, even though Jordan experiences fewer earthquakes, the potential impact could be severe in the event of their occurrence. The similarities in earthquake effects identified through PLAXIS analysis indicate the presence of high peak ground acceleration, posing a significant risk in Turkey. This risk extends to Jordan, particularly during moderate earthquakes. This observation sheds light on why Jordan may have implemented stringent requirements in its building codes, aligning with the standards set by Turkey in some sections.
  • Yayın
    İlişkisel estetik bağlamında sanat katılımcısının ışıkla diyaloğu
    (Işık Üniversitesi, 2024-03-01) Yetik, Zelal Şükran; Kara Sarıoğlu, Didem; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Sanat Kuramı ve Eleştiri Yüksek Lisans Programı
    İlişkisel estetik, Nicolas Bourriaud’nun 1990’lı yılların sanatının doğru değerlendirilmesi için önerdiği bir form kuramıdır. İlişkisel form kuramı yeni ilişkilerin oluşmasına zemin hazırlayarak teknolojinin insanlar arası ilişkiler üzerindeki olumsuz etkisine dikkat çekmiştir. Bourriaud’nun düşüncesine göre; Teknoloji, insanın yerini alan uygulamalarla, kurulan ilişkileri yok etmektedir. Sanat aracılığıyla ilişkisellik yeniden oluşturulmaktadır. İlişkiselliğin oluşması için sanat izleyicisinin sanatın icrasında etkin olması gerekmektedir. Bu doğrultuda sanat izleyicisinin katılımcıya geçiş süreci önem taşımaktadır. Modern sanat ve sonrasında ortaya çıkan sanat hareketleri izleyicinin sanat katılımcısı olmasına olanak tanımıştır. Etkileşimli sanat çalışmalarında katılımcı sanat eserine katkıda bulunarak, sanatın icrasında etkin bir role sahip olmaktadır. Katılımcı, ilişkisel forma sahip sanat çalışmalarında ilişkiselliği ortaya çıkaracaktır. İlişkisel estetik bağlamında değerlendirilen çalışmaların, teknolojik olmayan medyumlar içereceği düşünülebilir. Teknolojiyle birlikte insan hayatına giren yapay ışık, dijital ekranlar nedeniyle insanların her gün maruz kaldıkları bir unsurdur ve olumsuz etkilerinin yanı sıra insan hayatını kolaylaştırmaktadır. Bu tez araştırmasında yapay ışık unsuru ilişkisel bağlamda değerlendirilerek, ilişkiselliğin oluşmasında teknoloji ürünü olan bir medyum olarak kullanılması incelenmiştir. Doğal ve yapay ışık medyumlarının, insanla ilişkisi ve ilişkisel estetik bağlamında ışığın katılımcı ile diyaloğu araştırılmıştır. Yapay ışık medyumu ve etkilerinin yeni ilişki alanları oluşturduğuna dikkat çekilmesi amaçlanmıştır.
  • Yayın
    Konum tabanlı artırılmış gerçeklik uygulamalarında arayüz tasarımı
    (Işık Üniversitesi, 2024-02-27) Yoldaş Sezgin, Sümeyye; Uyan Dur, Banu İnanç; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Görsel İletişim Tasarımı Yüksek Lisans Programı
    Artırılmış Gerçeklik teknolojisi, gerçek dünyayı sanal nesnelerle bütünleştirerek etkileşimli deneyimler oluşturur. İnternetin ve teknolojik cihazların evrimi, artırılmış gerçekliğin kullanım alanlarını genişletmiştir. Eğlence, eğitim, oyun, pazarlama, endüstri, sağlık gibi birçok alanda kullanılan bu teknoloji, yenilikçi ve etkileşimli deneyimler sunmaktadır. Artırılmış gerçeklik, uygulama alanlarında kullanılacak teknolojilere göre sınıflandırılmaktadır. Bu sınıflandırmada yer alan konum tabanlı artırılmış gerçeklik teknolojisi kullanıcının fiziksel konum verilerine bağlı olarak kullanıcıların etkileşimli bir şekilde çevreyi deneyimlemesini sağlamaktadır. Ayrıca tez kapsamında Artırılmış Gerçeklik, Konum Tabanlı Artırılmış Gerçeklik gibi kavram ve teknolojilerin detaylı olarak açıklanması konunun anlaşılması için etkili olmuştur. Artırılmış gerçeklik, kullanıcıların belirli noktalara giderek sosyalleşmelerini, çevrelerini keşfetmelerini ve yönlendirmelerini kolaylaştırarak, konumlarına dair bilgiler sağlar. Günümüzde konum teknolojilerinin gelişimiyle oyun, pazarlama, endüstri, eğitim, turizm, navigasyon, askeri gibi birçok alanda yaygınlaşmıştır. Oluşturulan konum tabanlı artırılmış gerçeklik uygulamalarında kullanıcıların verimli bir deneyim yaşaması için kullanıcı arayüz tasarımı büyük önem taşımaktadır. Konum tabanlı artırılmış gerçeklik uygulamalarında kullanıcı arayüzü tasarlanırken basit, işlevsel ve anlaşılır olmalıdır. Ayrıca artırılmış gerçeklik arayüz tasarımları içeriğe ve konuma göre değişkenlik göstermektedir. Bu tezin amacı, mevcut konum tabanlı artırılmış gerçeklik teknolojisi kullanıcı arayüzlerinin incelenmesi ve bu doğrultuda içeriğe uygun, verimli bir arayüz tasarlamaktır. Bu amaç doğrultusunda literatür ve örnekler incelenmiş, İstanbul Resim ve Heykel Müzesi için Adobe Aero Geospatial Creator programında konum tabanlı artırılmış gerçeklik uygulaması oluşturulmuştur. Uygulama, müze mimarisini ve koleksiyonunu üç boyutlu bir algı ve etkileşimli illüstrasyonlarla zenginleştirerek tasarlanmıştır. Bu tasarım, kullanıcıların müze hakkında bilgilendirilmesini sağlarken, sanal ve gerçek dünya arasındaki etkileşimi güçlendirir.
  • Yayın
    The impact of real effective exchange rate and its volatility on economic growth in the OECD
    (Işık Üniversitesi, 2023-11-30) Dada, Samson Adewale; Görkey, Selda; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Uygulamalı Ekonomi Yüksek Lisans Programı
    This study examines the effects of the real effective exchange rate (REER) and its volatility on economic growth from 1996 to 2020 in 36 OECD countries utilizing fixed effects (FE) and random effects (RE) methodologies from panel data econometrics. For empirical analysis, the Hausman test indicates that the fixed effect method is superior to the random effect method; and there were presence of cross-sectional dependencies, autocorrelation, and heteroskedasticity in the FE model. The robust estimates derived by the FE estimation using DRK S.E. indicate that the impact of the real effective exchange rate on economic growth is negative and statistically significant whereas the REER volatility has an insignificant effect on economic growth in the OECD throughout the examined period. The findings from the FE model with robust S.E. further evidence a significantly negative impact of GCE and a significantly positive impact of GCF on economic growth. While population growth and trade do not result in any significant impact on economic activity, the influence of inflation on GDP growth presents mixed findings on significance levels both of which point out to negative impacts. This study presents crucial outcomes in that the impacts of REER and REER volatility on economic growth present diversified outcomes over the past decades in the OECD.
  • Yayın
    Muhasebe mesleğinde haksız rekabet sorunu ve çözüm yolları
    (Işık Üniversitesi, 2023-10-24) Karacan, Yeşim; Eyüpgiller, Sait Saygın; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Muhasebe ve Denetim Yüksek Lisans Programı
    Meslek mensupları, iş dünyasının bekçileri ve denetçileri olarak önemli bir rol üstlenmektedirler. Muhasebeciler işletmelerin mali durumlarını açık ve kabul görmüş muhasebe standartlarına göre hazırlanarak raporlanmasını sağlamaktan sorumludurlar. Bu durum onları etik kavramlar dikkate alındığında, kimi zaman yasal olarak şüpheli hale getirebiliyor olsa da, diğer bir yandan muhasebe ilkelerine karşı gösterilen keskin bir anlayış aynı zamanda meslek mensuplarının rekabet güçlerini korumalarına da yardımcı olacaktır. Muhasebe mesleğinin geleceği ve gelişimi açısından en önemli faktörlerden biri mesleki etik değerlere bağlılıktır. Etik değerlere aykırı davranışın başında gelen haksız rekabet ise mesleğin özünü zedeleyen başlıca faaliyetlerdendir. Bu çalışmanın amacı; haksız rekabetin meslekte ne ölçüde önemli bir sorun olduğu belirtilerek, bugüne dek yapılan yasal düzenlemeler ve uygulamaların ne ölçüde etkili olduğu, bu düzenleme ve uygulamaların daha da geliştirilmesinde sorunun çözümünde ne derece etkin olabileceği, meslek örgütlerine, ilgili kamu kuruluşlarına (devlete) ve en önemlisi de her muhasebe meslek mensubuna haksız rekabetin çözümüne ilişkin yapılması gereken düzenlemelerde düşen görev ve sorumlulukların neler olabileceğinin değerlendirilmesidir. Yapılan bu çalışmanın analizinde, haksız rekabetin ve bunun parçası olan eylemlerin net bir yasal tanımının bulunmamasının uygulamada önemli sorunlara neden olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle, muhasebe meslek mensuplarının haksız rekabetten korunmasını iyileştirmek, kriterlerinin kapsamlı bir listesini içeren haksız rekabet tanımını formüle etmek gerekmektedir. Muhasebe meslek mensuplarının iş hayatında yer alan haksız rekabet kavramını incelenmekte olup, bu yasal olguyu oluşturan ayırt edici özellikleri tanımlamakta ve araştırılmakta, muhasebe meslek mensupları alanında haksız rekabet için mevzuatta belirlenen sorumluluk türleri analiz edilmektedir. Ekonomik rekabet, bir takım önemli olan düzenleyici işlevi yerine getirir ve pazarın gelişmesini sağlar ve bu nedenle özel bir devlet desteğine sahiptir. Haksız rekabet ise, dürüst ve etik olmayan, haksız iş yapma biçimlerine dayanan yasaklanmış eylemdir. Bu kapsamda, muhasebe mesleğinde haksız rekabetin oluşumunda ki temel nedenler ele alınmış olup, mevcut uygulamaların ne derece haksız rekabeti önleyici olduğu, hangi noktalarda eksik kaldığı ve bu eksikliğin giderilmesine yönelik nelerin çözüm önerisi olabileceğine katkı sağlayacak bilgilere ulaşılmıştır.
  • Yayın
    Maintenance simulation of a chemical plant in Cameroon
    (Işık Üniversitesi, 2023-11-22) Dibe, Sheilla Nji; Javadi, Sonya; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Endüstri Mühendisliği - Yöneylem Araştırması Yüksek Lisans Programı
    In the field of manufacturing, remarkable strides have been made in the development of predictive maintenance strategies. The research has incorporated cutting-edge technological innovations, such as machine learning, artificial intelligence, and the Internet of Things (IoT). Manufacturers can now proactively identify and address equipment malfunctions. This research study employs a degradation model simulation to evaluate and predict the remaining lifespan of a rotating element bearing in the manufacturing assembly line of a chemical plant situated in Cameroon. Additionally, the objective of this study is to perform a comparative analysis that seeks to assess the impact of implementing preventive and predictive maintenance strategies on the overall operational efficiency of a manufacturing system characterized by a seriesparallel configuration. The study reveals that the predictive maintenance policy is more significant in manufacturing system where addressing system throughput or implementation cost. This highlights the enhanced efficiency and cost-effectiveness associated with predictive maintenance in manufacturing operations.