Ulusaldan Küresele: Popülizm, Demokrasi, Güvenlik Konferansı Kitabı

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 3 / 3
  • Yayın
    Otoriter demokrasi: tarihsel ve kavramsal bir tartışmaya dair ilk notlar
    (Işık Üniversitesi Yayınları, 2020-12-10) Ülker, Erol
    Bu çalışma siyasal rejim ve popülizm tartışmalarına ilişkin olarak gündeme gelen otoriter demokrasi kavramına tarihsel ve kavramsal bir çerçevede değinmeyi amaçlıyor. Söz konusu kavram çoğu zaman demokratik kurumların formel olarak işlemeye devam ettiği siyasal rejimlerde ortaya çıkan otoriterleşme eğilimlerine istinaden kullanılmakta, bu anlamıyla siyasal iktidarın sivil toplum aleyhine genişlemesine ve merkezileşmesine işaret etmektedir. Ancak Dylan Riley The Civic Foundations of Fascism in Europe: Italy, Spain, and Romania, 1870-1945 isimli çalışmasında, otoriterleşme ve sivil toplum arasında kurulan ve kendisinin “Tocqueville tezi” olarak nitelendirdiği bu ilişkiyi ters yüz etme iddiasındadır. Riley’e göre iki-savaş-arası dönemde İtalya, İspanya ve Romanya’da hakimiyet kuran faşist rejimler, sivil toplumun yokluğu ya da zayıflığı nedeniyle değil, tam tersine hızlı bir şekilde ve fazlasıyla gelişmiş olmasından beslenirler. Riley, Avrupa’da özellikle on dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başlarında ortaya çıkan dernekleşme ve kooperatifleşme hareketlerine işaret ederek, sivil toplumun gelişimine vurgu yapar. Ancak Riley’e göre bu, Avrupa’nın önemlice bir bölümünde liberal demokrasinin değil, otoriter demokrasilerin ortaya çıkmasını önceler. Bu çalışma, Federico Finchelstein’ın 2017 yılında yayınlanan From Fascism to Populism in History isimli çalışmasına atıfla, Riley’nin ortaya koyduğu analitik çerçeveyi eleştirel bir perspektifle değerlendirmekte ve otoriter demokrasi kavramının Osmanlı’nın son dönemi için ne dereceye kadar açıklayıcı olabileceğini tartışmaktadır. Osmanlı’da İkinci Meşrutiyet Dönemi’nde ortaya çıkan korporatist hareketin kökenlerine ve bu hareketin İttihatçı tek-parti rejimiyle ilişkilerine işaret edilmektedir.
  • Yayın
    Kentkırım ve Sadr Şehri’nin mekânsal dönüşümü
    (Işık Üniversitesi Yayınları, 2020-12-10) Çağlar, Mehmet Turan
    Kent alanlarında yaşanan çatışmalar, Soğuk Savaş sonrası dönemin önemli özelliklerinden biri olurken, bu alanlar üzerinden ortaya çıkan farklı iktidar mücadeleleri, kent alanlarını şiddetin hedefi haline getirmiştir. Kent alanlarında artan çatışmaların da doğrudan sonucu olarak bu alanların güvenliği, önem kazanmış ve kentler, dönüşen güvenlik anlayışının sonucuyla da ilişkili olarak güvenliğin nesnesi haline gelmiştir. Kent alanlarının şiddetin hedefi olduğunu en açık bir şekilde gösteren örnekler ise kentkırım kavramı üzerinden incelenebilmektedir. İlk defa Yugoslav iç savaşı sırasında kullanılan kentkırım kavramı, "urban" (kente ait olan) ve "cide" (öldürme) kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Kabaca şehre ait değerleri yıkma amacıyla yapılan niyetlenmiş saldırı olarak tanımlanan kentkırımla ilgili ilerleyen dönemlerde çok sayıda farklı tanım ortaya çıkmıştır. Kentkırımla ilgili en kapsayıcı tanımlama ise kent alanının niyetlenmiş ve sistematik bir şekilde yıkılması, kentsel mekân üzerinden eski toplumsal yapının imhasının veya dönüştürülmesinin hedeflenmesi ve bu hedef için askeri yöntemlerin kullanması şeklinde özetlenebilir. Bu tanım doğrultusunda ABD’nin 2008 yılında Bağdat’ın Sadr Şehri’nde gerçekleştirdiği askeri operasyon, Soğuk Savaş sonrası artan kentkırım pratiğine örnek olarak gösterilmektedir. Diğer kentkırım örneklerinde olduğu gibi ABD’nin operasyonu, ötekine/düşmana ait kültürel, tarihi, ekonomik ve toplumsal yapıyı mekân üzerinden yok etmeyi amaçlamıştır. Fakat ABD’nin Sadr Şehri’ne düzenlediği askeri operasyon sadece yok etme amacıyla gerçekleşmemiş, operasyon sonrası şehrin yeniden inşası da önemli bir konu olmuştur. Şehrin yeniden inşasındaysa şehrin tekrar ‘sorun’ çıkarmaması amaçlanmıştır. Bütün bu süreç zarfında ABD’nin Irak ve Sadr Şehri üzerinden hayata geçirdiği siyasaların ilk defa çevrede test edilip daha sonra merkezde de uygulanması, bumerang etkisi yaratmış ve merkez ile çevrenin şehirleri doğrudan birbirlerine bağlanmıştır.
  • Yayın
    The repeat municipal elections of Istanbul, 2019: a new beginning for Istanbul and democracy in Turkey
    (Işık University Press, 2020-12-10) Celep, Ödül
    The Istanbul repeat elections held on June 23, 2019 re-solidified the electoral defeat of the Justice and Development Party (AKP) in a major election. Earlier, the March 31, 2019 municipal election had already resulted surprisingly with the AKP’s loss of major provinces and metropolitan municipalities, Istanbul and Ankara in particular, to the main opposition Republican People’s Party (CHP) and its party-allies of the Nation Alliance. The CHP’s candidate Ekrem İmamoğlu won even more decisively this time, with more than 54% of Istanbul’s voters. These wins in the municipal and repeat-Istanbul elections provide an opportunity for a new democratic onset in Turkish politics. The CHP-led municipalities of Turkey in general, and the Istanbul municipality by İmamoğlu in particular, have the potential to become the driving force of a new wave of democratization in Turkey. This policy paper aims to lay out clearly some steps to be taken for that direction.