Işık Üniversitesi Kurumsal Akademik Bellek

Işık Üniversitesi tarafından doğrudan ve dolaylı olarak yayınlanan; kitap, makale, tez, bildiri, rapor, araştırma verisi gibi tüm akademik kaynakları uluslararası standartlarda dijital ortamda depolar, Üniversitenin akademik performansını izlemeye aracılık eder, kaynakları uzun süreli saklar ve telif haklarına uygun olarak Açık Erişime sunar.




 

Güncel Gönderiler

Yayın
Kuantum sonrası kimlik doğrulama ile sıfır bilgi ispatları: zk-SNARK'lar ve zk-STARK'ların karşılaştırmalı güvenlik ve performans analizi
(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-01) Güner, Sabri Serhan; Çeliktaş, Barış; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Siber Güvenlik Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Cybersecurity
Parola tabanlı kimlik doğrulama yöntemleri en yaygın kullanılan güvenlik mekanizmalarından biri olsa da ciddi zaafiyetler barındırmaktadır. Ayrıca, parola altyapılarının kurulması, yönetilmesi ve güvenli bir şekilde saklanması yüksek hesaplama ve operasyonel maliyetler doğurmaktadır. Forrester Research’e göre, 1.000 kişilik bir kurumda yıllık parola sıfırlama maliyetleri yaklaşık 420.000–490.000 dolar arasında değişmektedir. Buna karşılık, sıfır bilgi ispatları (ZeroKnowledge Proofs, ZKP), hassas kimlik verilerini ifşa etmeden doğrulama yapılmasına olanak sağlayan güçlü bir kriptografik yöntemdir. 1980’lerin ortalarında temelleri atılan ZKP protokolleri, özellikle blokzinciri teknolojisi, Nesnelerin İnterneti (IoT), finans sektörü ve kimlik yönetimi gibi alanlarda kritik öneme sahiptir. Etkileşimli (Interactive Zero-Knowledge Proofs, IZKP) ve etkileşimsiz (Non-Interactive Zero-Knowledge Proofs, NIZKP) olarak ikiye ayrılan bu protokoller arasında, NIZKP çözümleri örneğin zk-SNARK ve zkSTARK, tek yönlü mesajlaşmayla doğrulama sağlayarak Ortadaki Adam (Manin-the-Middle, MitM) saldırılarına karşı daha dayanıklı bir yapı sunar. zkSNARK’lar, küçük ispat boyutları ve hızlı doğrulama süreleri sayesinde yaygınca kullanılır. zk-STARK’lar ise güvenilir kurulum gereksinimini ortadan kaldırarak daha şeffaf bir yapı ve kuantum sonrası saldırılara karşı dayanıklı bir yaklaşım sunar. ZKP, operasyonel maliyetleri azaltır, parola sıfırlama yükünü ortadan kaldırır ve veri ihlali riskini önemli ölçüde düşürür. Ayrıca, GDPR, PCIDSS ve ISO gibi düzenleyici çerçevelere uyumu kolaylaştırarak kurumlar için daha sürdürülebilir bir çözüm sunar. Sonuç olarak, bu çalışma parola tabanlı sistemlerin yerini alabilecek daha güvenli, gizliliği koruyan ve ölçeklenebilir ZKP tabanlı kimlik doğrulama tekniklerinin benimsenmesine yönelik bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır.
Yayın
İstanbul Kadıköy Acıbadem ve Hasanpaşa mahallesi örneğinde yağmur suyu yönetimi
(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-27) Abravanel, Başak; Uzun, Adnan; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Landscape Architecture
Günümüzde hızlı kentleşme süreci, doğal yüzeylerin geçirimsiz yapılarla yer değiştirmesine neden olmakta ve bu durum kentsel alanlardaki hidrolojik döngüyü önemli ölçüde etkilemektedir. Geçirimli yüzeylerin azalmasıyla birlikte, yağmur sularının yer altına sızması engellenmekte, bu da yer altı su kaynaklarının yenilenmesini zorlaştırmakta ve yüzeysel akışı artırarak suyun doğal çevrimini bozmaktadır. Bu değişim, su kirliliğinin artmasına, toprağın nem dengesinin bozulmasına ve sel ile taşkın risklerinin çoğalmasına neden olmaktadır. Artan nüfus, yaygın yerleşim ve sanayileşme faaliyetleri ile birlikte doğaya yapılan müdahaleler hız kazanmakta; bu faktörler küresel iklim değişikliği ile birleştiğinde taşkın tehlikesi daha ciddi boyutlara ulaşmaktadır (Dilley, 2005). Kentleşmenin çevresel etkileri sonucunda bireylerin erişebildiği temiz su, hava, güvenilir gıda ve yeşil alan miktarında belirgin azalmalar yaşanmaktadır. Bu bağlamda, kentsel alanların sürdürülebilirliğini sağlamak için doğal su döngüsünün korunması ve iyileştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Yağmur sularının toprak tarafından infiltrasyonunun sağlanması, bu suların ekolojik yöntemlerle toplanarak değerlendirilmesi ve kentsel hidrolojik işlevlerin sürdürülmesi, sürdürülebilir yağmur suyu yönetiminin temel hedefleri arasında yer almaktadır. Bu doğrultuda geliştirilecek planlama ve uygulamalar, hem ekosistem sağlığının korunmasına hem de kentsel yaşam kalitesinin artırılmasına katkı sunacaktır. Bu çalışmada Acıbadem ve Hasanpaşa mahalleleri, İstanbul’un yoğun yapılaşmış kentsel alanlarından olmaları, geçirimsiz yüzey oranlarının yüksekliği ve yüzeysel akışın etkisiyle taşkın riski barındırmaları nedeniyle inceleme alanı olarak seçilmiştir. Her iki mahalle de, yağmur suyu yönetimi açısından doğal sızma olanaklarının sınırlı olduğu, geleneksel altyapının yetersiz kaldığı ve sürdürülebilir çözümlere ihtiyaç duyulan bölgeler arasında yer almaktadır. Ayrıca, mevcut arazi kullanımı çeşitliliği (konut, eğitim, park vb.) ve belediye tarafından desteklenen iklim uyum politikaları kapsamında bu mahalleler, doğa tabanlı çözümlerin uygulanabilirliğini değerlendirmek açısından uygun örnek alanları sunmaktadır.
Yayın
Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde moda endüstrisinin sürdürülebilirlik uyum süreçleri: Türkiye perspektifi
(Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-01) Yıldız, Derya; Sipahi, M. Pınar; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Moda ve Tekstil Tasarımı Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Fashion and Textile Design
Bu tez, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın küresel düzeyde moda endüstrisine etkilerini analiz ederek, sektörün karşılaştığı zorluklara, bu hedeflere ulaşmak için benimsenen yenilikçi stratejilere ve sertifikasyon sistemlerine odaklanarak moda endüstrisinin sürdürülebilirlik uyum süreçleri değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme kapsamında ise Türkiye’deki moda sektörünün, sürdürülebilirlik dönüşüm sürecine uyum kapasitesinin ortaya konması amaçlanmıştır. Çalışmada, nitel araştırma yöntemi temel alınarak doküman incelemesi ve betimsel istatiksel analiz yapılmıştır. Uluslararası alanda Avrupa Komisyonu, Birleşmiş Milletler, Ellen MacArthur Foundation gibi kurumsal ve sektörel kaynaklar; Türkiye özelinde ise ilgili bakanlıkların dökümanları, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Derneği, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği gibi dernekler ile kamu ve özel sektör raporları taranmıştır. Sertifikasyon sistemlerine ilişkin yıllık gelişmeler, sektörel dağılımlar ve bölgesel eğilimler grafiksel olarak sunularak görsel karşılaştırmalar yapılmıştır. Ayrıca, sertifikasyon sistemleri, önceden tanımlı ölçüt alanına göre kategorize edilerek tablolaştırılmıştır. Veri analizinde, her sertifikanın bu ölçütlerle örtüşme düzeyi sayısal olarak değerlendirilmiş ve yüzdeli karşılaştırmalar yapılmıştır. Ürün ve tesis bazlı sürdürülebilirlik sertifikasyon sistemleri çok boyutlu ölçütlere göre analiz edilmiş; grafik ve tablo destekli karşılaştırmalı analiz ile sertifikasyonların güçlü ve zayıf yönleri ortaya konmuştur. Elde edilen bulgular, Türkiye’de moda sektörünün sürdürülebilirlik konusunu hâlâ büyük ölçüde regülasyon odaklı ve parçalı bir yaklaşımla ele aldığını; KOBİ’lerin finansal ve teknik kapasite yetersizlikleri nedeniyle bu dönüşümde dezavantajlı konumda olduğunu göstermiştir. Moda endüstrisinin uyumlanması için yeni teknolojilerden faydalanması, personel eğitimleri planlaması, tedarik, üretim ve dağıtım altyapı yatırımları yapması gerektiği gözlemlenmiştir. Bunun yanında sektörede kabul edilen sertifikasyon sistemleri kullanımının yaygınlaşması gerektiği ve moda endüstrisinin bu yapılanma için faydalanacağı pek çok farklı kaynak yatırımı olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak moda endüstrisinin Avrupa Yeşil Mutabakatına uyumlanmasının uzun ve zorlayıcı bir süreç olacağı öngörülmesine rağmen öz kaynakların sürdürülebilirliği açısından bu uyumlanma sürecinin uzun vadede çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan bir fırsat olacağı anlaşılmıştır.
Yayın
Understanding AI adoption at organizations: literature review of TOE framework
(Suat Teker, 2025-07-30) Dönmez, Sena; Tuncay Çelikel, Aslı; Soykut Sarıca, Yeşim Pınar; Develi, Evrim İldem
Purpose- In the contemporary business landscape, we are witnessing the rapid development of Artificial Intelligence (AI), which is fundamentally reshaping organizational practices. These developments mark what can be described as the "Era of AI", a significant milestone in technological history. While AI offers benefits, it also presents critical challenges, particularly concerning its adoption and the adaptation processes within organizations. Despite the swift evolution of AI technologies, research on their practical applications in organizational settings remains scarce and underdeveloped. This gap highlights a promising area for further exploration. In alignment with the literature, it can be argued that organizations with higher AI adoption rates tend to achieve better innovation outcomes, which suggests a need to revisit and potentially expand the Technology-Organization-Environment (TOE) paradigm. Originally developed to explain technological adoption/embracement, the TOE framework may not capture the complexities introduced by AI. This study aims to explore whether an expanded TOE paradigm is necessary to better address the contemporary dynamics of AI adoption. Methodology- This research investigates the historical development and consolidation of AI within organizations, using the TOE paradigm as a foundational theoretical look. The study examines whether the existing TOE model sufficiently explains AI adoption or whether it requires augmentation to remain relevant in the age of generative AI. Findings- Literature review findings indicate that the traditional TOE framework exhibits limitations when applied to AI adoption. To address these gaps, another study was found in the literature that proposes the inclusion of a human factor—transforming the TOE into a TOEH (Technology-Organization-Environment-Human) model. In our research we would like to integrate critical thinking (CT) skills under Human Factor, as organizations increasingly seek employees who can critically assess and effectively utilize outputs from generative AI (GenAI) tools. The ability to make intelligent and ethical decisions in the context of AI is now a vital competency. Conclusion- The proposed TOEH framework offers a more well-rounded approach to discovering AI adoption within organizations. By incorporating the human element, particularly critical thinking skills, organizations can better prepare to embrace AI in an ethical, effective, and innovative manner.
Yayın
The impact of social media and digital marketing on brand awareness and purchasing behavior of millennials in Istanbul
(Suat Teker, 2025-07-30) Obeido, Nour Alhuda; Teker, Suat
Purpose- This study aims to investigate the impact of social media and digital marketing on brand awareness and purchasing behavior of millennials residing in Istanbul. The research focuses on how digital platforms, particularly social media, influence consumer perceptions, shape buying decisions, and foster brand loyalty among this key demographic. Methodology- A quantitative research approach was utilized, employing a structured online questionnaire distributed among 403 millennials in Istanbul. Data collection was based on validated scales measuring perceived product quality, product perception, brand recall, brand recognition, and purchasing behavior. The data were analyzed using descriptive statistics, correlation, and multiple regression analysis through SPSS version 21 to determine the relationship between brand awareness measures and purchasing behavior. Findings- The results reveal that perceived product quality, product perception, brand recall, and brand recognition all have a significant positive impact on the purchasing behavior of millennials. The analysis showed no significant differences in purchasing behavior according to gender, age, or education. The findings highlight that millennials are highly influenced by digital marketing strategies and social media campaigns, which enhance brand awareness and drive purchase decisions. Conclusion- The research concludes that social media and digital marketing play a critical role in shaping brand awareness and influencing the purchasing decisions of millennials. Brands that focus on effective digital marketing strategies and active social media engagement are more likely to increase customer loyalty and boost sales among this demographic. The study suggests that digital marketers should develop creative and targeted content, collaborate with influencers, and leverage data analytics to further enhance engagement with millennials.