İstanbul Kadıköy Acıbadem ve Hasanpaşa mahallesi örneğinde yağmur suyu yönetimi
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Günümüzde hızlı kentleşme süreci, doğal yüzeylerin geçirimsiz yapılarla yer değiştirmesine neden olmakta ve bu durum kentsel alanlardaki hidrolojik döngüyü önemli ölçüde etkilemektedir. Geçirimli yüzeylerin azalmasıyla birlikte, yağmur sularının yer altına sızması engellenmekte, bu da yer altı su kaynaklarının yenilenmesini zorlaştırmakta ve yüzeysel akışı artırarak suyun doğal çevrimini bozmaktadır. Bu değişim, su kirliliğinin artmasına, toprağın nem dengesinin bozulmasına ve sel ile taşkın risklerinin çoğalmasına neden olmaktadır. Artan nüfus, yaygın yerleşim ve sanayileşme faaliyetleri ile birlikte doğaya yapılan müdahaleler hız kazanmakta; bu faktörler küresel iklim değişikliği ile birleştiğinde taşkın tehlikesi daha ciddi boyutlara ulaşmaktadır (Dilley, 2005). Kentleşmenin çevresel etkileri sonucunda bireylerin erişebildiği temiz su, hava, güvenilir gıda ve yeşil alan miktarında belirgin azalmalar yaşanmaktadır. Bu bağlamda, kentsel alanların sürdürülebilirliğini sağlamak için doğal su döngüsünün korunması ve iyileştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Yağmur sularının toprak tarafından infiltrasyonunun sağlanması, bu suların ekolojik yöntemlerle toplanarak değerlendirilmesi ve kentsel hidrolojik işlevlerin sürdürülmesi, sürdürülebilir yağmur suyu yönetiminin temel hedefleri arasında yer almaktadır. Bu doğrultuda geliştirilecek planlama ve uygulamalar, hem ekosistem sağlığının korunmasına hem de kentsel yaşam kalitesinin artırılmasına katkı sunacaktır. Bu çalışmada Acıbadem ve Hasanpaşa mahalleleri, İstanbul’un yoğun yapılaşmış kentsel alanlarından olmaları, geçirimsiz yüzey oranlarının yüksekliği ve yüzeysel akışın etkisiyle taşkın riski barındırmaları nedeniyle inceleme alanı olarak seçilmiştir. Her iki mahalle de, yağmur suyu yönetimi açısından doğal sızma olanaklarının sınırlı olduğu, geleneksel altyapının yetersiz kaldığı ve sürdürülebilir çözümlere ihtiyaç duyulan bölgeler arasında yer almaktadır. Ayrıca, mevcut arazi kullanımı çeşitliliği (konut, eğitim, park vb.) ve belediye tarafından desteklenen iklim uyum politikaları kapsamında bu mahalleler, doğa tabanlı çözümlerin uygulanabilirliğini değerlendirmek açısından uygun örnek alanları sunmaktadır.
Today, the rapid pace of urbanization has led to the replacement of natural surfaces with impervious structures, significantly disrupting the hydrological cycle in urban areas. The decrease in permeable surfaces prevents rainwater from infiltrating into the ground, thereby hindering the recharge of groundwater resources and increasing surface runoff, ultimately disturbing the natural water cycle. This shift contributes to increased water pollution, the deterioration of the soil moisture balance, and a heightened risk of flooding. The growing population, widespread urban development, industrialization, and intensified human interventions in nature—combined with global climate change—have further exacerbated flood risks (Dilley, 2005). As a result, the amount of accessible clean water, air, safe food, and green spaces has significantly diminished in urban environments. In this context, protecting and enhancing the natural water cycle is of critical importance for ensuring the sustainability of urban areas. Promoting the infiltration of rainwater into the soil, collecting and utilizing stormwater through ecological approaches, and maintaining the hydrological functions of cities are central objectives of sustainable stormwater management. Planning and implementing strategies in line with these goals contribute to both ecosystem health and the overall quality of urban life. In this study, the neighborhoods of Acıbadem and Hasanpaşa have been selected as focus areas due to their status as densely built-up urban zones in Istanbul, characterized by high impervious surface ratios and the resulting risk of surface runoff and flooding. Both neighborhoods exhibit limited opportunities for natural infiltration, inadequate conventional infrastructure, and a pressing need for sustainable solutions in stormwater management. Moreover, the diversity of current land use (residential, educational, parks, etc.) and the presence of climate adaptation policies supported by the municipality make these neighborhoods suitable case studies for evaluating the applicability of nature-based solutions.
Açıklama
Includes bibliographical references (leaves 95-101)
xv, 102 leaves