Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 898
  • Yayın
    Organizasyon seviyesinde yapay zeka, siber güvenlik ve dijitalleşme olgunluğu: anket bazlı değerlendirme
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-01) Kubilay, Burak; Çeliktaş, Barış; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Siber Güvenlik Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Cybersecurity
    Dijital teknolojilerin sektörler genelinde ivmelenen gelişimi, örgütlerin rekabet gücünü sürdürebilmeleri ve çevik biçimde dönüşüme ayak uydurabilmeleri için Yapay Zekâ (YZ), Siber Güvenlik (SG) ve Dijital Dönüşüm (DD) alanlarında daha derinlemesine yetkinliklere sahip olmalarını zorunlu kılmıştır. Bu üç alan, dijital çağda sadece teknik kapasite olarak değil; aynı zamanda yönetsel strateji, risk yönetimi, veri bütünlüğü ve sürdürülebilir inovasyon açısından da hayati rol oynamaktadır. Literatürde her bir alan için ayrı ayrı önemli çalışmalar bulunmakla birlikte, bu alanların birbirleriyle olan etkileşimleri ve bütünleşik bir çerçevede organizasyonel olgunluk üzerindeki bileşik etkileri yeterince derinlemesine analiz edilmemiştir. Bu bağlamda sunulan çalışma, YZ, SG ve DD olgunluk düzeylerini çok boyutlu bir yapıda ele alarak aralarındaki nedensel ilişkileri Yapısal Eşitlik Modellemesi (SEM) ile ortaya koymayı amaçlamaktadır. Ayrıca, karma yöntemli bir metodoloji benimsenmiş; nicel anket bulguları sentetik modelleme teknikleriyle desteklenerek kapsamlı bir değerlendirme gerçekleştirilmiştir. Araştırma bulguları, YZ, SG ve DD arasında istatistiksel olarak anlamlı ve çift yönlü korelasyonlar bulunduğunu göstermekte; özellikle teknoloji ve finans sektörlerinde bu olgunluk düzeylerinin kamu ve eğitim sektörlerine kıyasla daha ileri düzeyde olduğunu ortaya koymaktadır. Çalışma, bu alanlar arasında stratejik entegrasyonun sağlanmasının dijital dayanıklılık açısından kritik olduğunu savunmakta ve entegre bir YZ-SG stratejisinin uygulanmasına yönelik yol gösterici ampirik veriler sunmaktadır. Böylece, sunulan model hem kuramsal katkı sağlamakta hem de ileride yapılacak ampirik saha araştırmaları için stratejik ve metodolojik bir temel oluşturmaktadır.
  • Yayın
    Güvenlik operasyonu merkezlerinde olayların önceliklendirilmesi ve analist atamasına yönelik çok kriterli bir karar destek çerçevesi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-01) Kılınçdemir, Eyüp Can; Çeliktaş, Barış; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Siber Güvenlik Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Cybersecurity
    Bu çalışmada, Güvenlik Operasyon Merkezleri (SOC) için olay atama ve önceliklendirme süreçlerine yönelik kapsamlı ve ölçeklenebilir bir çerçeve önerilmektedir. Önerilen model; analist iş yoğunluğu, alarm yoğunluğu ve tutarsız olay yönetimi gibi temel operasyonel zorlukları ele alarak SOC iş akışlarını optimize etmeyi amaçlamaktadır. Geliştirilen çerçeve, her bir olayı; şiddet seviyesi, SLA aciliyeti, olay türü, varlık kritiklik düzeyi, tehdit istihbaratı göstergeleri, tekrar sıklığı ve geçmiş olay verilerine dayalı korelasyon puanı gibi çok sayıda faktörü içeren çok kriterli bir puanlama modeli ile değerlendirmektedir. Bu değerlendirme süreci, dinamik olay puanlarını hesaplayan ve olayın karmaşıklık düzeyini belirleyen matematiksel fonksiyonlar aracılığıyla biçimsel hale getirilmiştir. Eşzamanlı olarak, analist profilleri; iş yükü dağılımını ve uzmanlık uyumunu dikkate alan iki yenilikçi metrik olan Analist Yük Faktörü (ALF) ve Deneyim Uyumluluk Faktörü (EMF) kullanılarak nicelleştirilmiştir. Olay–analist eşleştirme süreci, olay önceliği ile analist uygunluğunu dengeleyen kısıtlı bir optimizasyon problemi olarak tanımlanmıştır. Bu formülasyon; olayların en uygun analistlere, gerçek zamanlı ve otomatik olarak atanmasını sağlarken; operasyonel değerin korunmasını ve triyaj hassasiyetinin sürdürülmesini mümkün kılar. Model, algoritmik yalancı kodlar, puanlama tabloları ve büyük ölçekli SOC ortamlarında modelin karar mantığını ve pratik uygulanabilirliğini gösteren örnek bir vaka çalışması ile doğrulanmıştır. Gerçek dünya koşullarında çerçevenin geçerliliğini değerlendirmek amacıyla, CICIDS2017 benchmark veri setinden seçilen 10 saldırı senaryosu kullanılarak ampirik bir vaka çalışması gerçekleştirilmiştir. Genel olarak, bu çalışmanın katkısı; ikili faktöre dayalı bir analist puanlama şemasının biçimselleştirilmesi ve bağlamsal olay özelliklerinin uyarlanabilir ve kural tabanlı bir yapı çerçevesiyle bütünleştirilmesidir. Operasyonel değeri daha da artırmak amacıyla, gelecekte yapılacak çalışmalarda dinamik ağırlıklandırma mekanizmaları ile gerçek zamanlı SIEM veri akışlarıyla entegrasyon sağlanması planlanmaktadır. Ayrıca, analist geri bildirim döngülerinin ve denetimli öğrenme modellerinin sisteme entegre edilmesiyle olay-atama ve önceliklendirme süreçlerinin sürekli olarak iyileştirilmesi hedeflenmektedir.
  • Yayın
    Parola karma algoritmalarının derinlemesine karşılaştırması: kriptografik güvenlik, performans etkinliği, regülasyon uyumluluğu ve anahtar türetim stratejilerinde gelecek eğilimler
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-30) Ulutaş, Erdem; Çeliktaş, Barış; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Siber Güvenlik Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Cybersecurity
    Parola karma ve anahtar türetme fonksiyonlarının uygulanması, kullanıcı kimlik bilgilerinin kaba kuvvet saldırılarına ve yetkisiz erişime karşı korunmasını amaçlayan kimlik doğrulama ve kriptografik güvenlik şemalarının temelini oluşturmaktadır. PBKDF2, bcrypt ve scrypt gibi parola karma algoritmaları günümüzde oldukça popüler olmasına rağmen modern donanımdaki gelişmeler, paralel işlem yetenekleri ve gelişmiş kriptoanalitik saldırılar karşısında yetersiz kalmaktadır. Bu eksiklikleri gidermek amacıyla, 2013 yılında parola karma yarışması başlatılmış ve parola karma için 22 aday fonksiyonel değerlendirmeye alınmıştır. Yapılan kapsamlı incelemeler sonucunda, güvenlik, hız, bellek dostu olma, esneklik ve verimlilik kriterlerine dayanarak 9 finalist belirlenmiştir. Bu çalışma, parola karma yarışması finalistleri olan Argon, battcrypt, Catena, Lyra2, MAKWA, Parallel, POMELO, Pufferfish ve yescrypt üzerine yapılan derleme ve performans değerlendirme çalışmalarını ele almaktadır. Finalistler mimari açıdan değerlendirilmiş, güvenlik özellikleri, bellek kullanım dayanıklılığı, performans açısından avantaj ve dezavantajları ayrıca pratik kullanımları incelenmiştir. Bu yeni fonksiyonların geleneksel parola karma algoritmaları ile kıyaslanarak eksiklikleri ve avantajları ortaya konmuştur. Parola karma algoritmalarının kuantum sonrası dayanıklılığı ele alınarak, bu fonksiyonların kuantum saldırılarına karşı dayanıklılığı ve ek bir güvenlik önlemi olarak kullanılan "peppering" tekniğinin rolü araştırılmıştır. Ayrıca parola karma yarışması finalistlerinin NIST SP 800-63B, OWASP ASVS, PCI DSS, GDPR, KVKK ve ISO/IEC 27001 gibi küresel standartlar ve regülasyonlarla olan uyumluluklarını kapsamlı bir şekilde haritalandırılarak, regülasyonlara uyumlu olması gereken organizasyonlarda güvenli dağıtım için pratik uygunlukları değerlendirilmiştir. Son olarak, web kimlik doğrulaması, anahtar türetme fonksiyonları ve gömülü platformlar için bu fonksiyonların kullanımına yönelik öneriler sunulmuştur. Bu çalışmanın amacı, en güncel parola karma ve anahtar türetme fonksiyonları hakkında bilgi sahibi olması gereken araştırmacılar, geliştiriciler ve güvenlik mühendisleri için bir referans kaynağı olmaktır.
  • Yayın
    Çocukluk çağı olumsuz deneyimleri ile sosyal medya bağımlılığı arasındaki ilişkide aracı roller: bir müdahale çalışması
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-30) İçer, Yunus; Erdoğdu, Emel; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Doktora Programı; Işık University, School of Graduate Studies, PhD (Doctorate) Program in Clinical Psychology
    Bu araştırma çocukluk çağı olumsuz deneyimleri ile sosyal medya bağımlılılığı arasındaki ilişkiyi incelemiş ve yaratıcı drama ile yapılan müdahale programının bu ilişki mekanizmasını değiştirip değiştirmediğini araştırmıştır. İki aşamada yürütülen bu çalışmanın ilk aşamasında olumsuz çocukluk çağı deneyimleri ile sosyal medya bağımlılığı arasındaki ilişkide kişilerarası yetkinlik ve aleksitimi değişkenlerinin aracılık rolünün incelenmesi amaçlanmıştır. İkinci aşamada ise bu aracılıklı ilişkide yaratıcı drama programının düzenleyici etkisinin incelenmesi hedeflenmiştir. İlk aşama korelasyonel desene sahip nicel bir çalışmadır. İkinci aşama ise deneysel desenlerden olan ön test-son test kontrol gruplu yarı deneysel desende yürütülmüştür. Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Isparta’da bulunan yurtlarında kalan 1147 üniversite öğrencisi ilk aşamaya katılırken, ilk örneklemden bağımsız bir şekilde 241 öğrenci ikinci aşamaya dahil edilmiştir. İlk aşamada aracılık hipotezleri, ikinci aşamada ise düzenleyicili aracılık hipotezlerini sınamak amacıyla PROCESS V 43 Makro Model uzantısı eklenerek SPSS 27.0.1 programı ile analizler gerçekleştirilmiştir. Araştırmada Kişisel Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşantılar Ölçeği, Kişilerarası Yektinlik Ölçeği - Kısa Formu, Toronto Aleksitimi Ölçeği ve Sosyal Medya Bağımlığı Ölçeği - Yetişkin Formu kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda ilk aşamada çocukluk çağı olumsuz deneyimleri (ACE) ile sosyal medya bağımlığı (SMB) ve aleksitimi arasında pozitif yönlü bir ilişki tespit edilmişken, ACE ile kişilerarası yetkinlik (KAY) arasında ise negatif yönlü bir ilişki bulunmuştur. Aracılık analizlerinin sonucunda hem aleksitimi düzeyinin hem de KAY düzeyinin ayrı ayrı ACE ile SMB arasındaki ilişkiye aracılık ettiği görülmüştür. İkinci aşamada ise aleksitimi düzeyini azaltmak ve kişilerarası yetkinlik seviyesini arttırmak amacı ile hazırlanan yaratıcı drama programı iki yaratıcı drama uzmanı ve altı psikolog işbirliği ile 117 üniversite öğrencisine uygulanmıştır. Hem yaratıcı drama programının uygulandığı deney grubu hem de bekleme listesinde bulunup sosyodemografik özellikleri deney grubuna benzeyen 124 öğrenciden oluşan kontrol grubunun ön test – son test puanlarından elde edilen verilerin analizleri gerçekleştirilmiştir. İlgili analizler sonucunda, uygulanan yaratıcı drama programının özellikle KAY puanlarını arttırdığı, aleksitimi puanlarını ise düşürdüğü görülmüştür. Düzenleyicili aracılık analizlerinin sonucunda ise ACE ile SMB arasındaki ilişkide KAY’ın aracılık rol oynadığı modelde yaratıcı drama programının, ACE ile KAY arasındaki ilişkiyi değiştirerek, aracılık ilişkisinde düzenleyici rolü görülmüştür. Ancak ACE ile SMB arasındaki ilişkide aleksitiminin aracılık rol oynadığı modele yaratıcı drama programının düzenleyici rolü tespit edilmemiştir. Sonuç olarak, ACE’lerdeki artışın kişilerarası yetkinlik becerilerini azalttığı, aleksitimi düzeyini ve sosyal medya bağımlılık seviyesini artırdığı söylenmiştir. Ayrıca bu çalışmada ACE’lerin SMB puanları ile ilişkisinin kısmen KAY ve aleksitimi aracılığı ile gerçekleştiği vurgulanmıştır. Çalışmanın ikinci aşamasında ise uygulanan yaratıcı drama programının kişilerarası yetkinlik puanlarını arttırabileceği ve aleksitimi düzeyini düşürebileceği belirtilmiştir. Ayrıca yaratıcı drama programının ACE’lerin KAY üzerindeki negatif etkisini tamponladığı görülmüştür. Son olarak ACE’nin KAY aracılığı ile SMB’yi etkilediği modelde yaratıcı dramanın bu dolaylı ilişkiyi düzenlediği vurgulanmıştır. Yetişkinlerin çocukluk yaşantısını doğrudan değiştirmek mümkün olmasa da ACE’lerin yetişkinlikteki olumsuz yansımalarını azaltabilmek için umut vardır. Bu olumsuz etkilerin azaltılabilmesi için daha fazla müdahale çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır.
  • Yayın
    Ortoreksiya nervosa eğilimi ve dikkat yanlılıkları arasındaki ilişkide obsesif-kompulsif belirtilerin düzenleyici ve yeme tutumunun aracı rolü: bir göz izleme çalışması
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-24) Okandan, Buse; Erdoğdu, Emel; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Ortoreksiya Nervoza (ON), sağlıklı beslenmeye yönelik aşırı ilgi ve katı tutumlarla karakterize edilen, henüz tanı kılavuzlarında yer almayan fakat klinik ilgiyi giderek daha fazla üzerine çeken bir yapıdır. ON’nin yeme bozuklukları (YB) ve obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) ile gösterdiği benzerlikler, bu yapının nasıl kategorize edilmesi gerektiği konusunda süregelen tartışmaları beraberinde getirmektedir. Bu doğrultuda, ON’nin yalnızca davranışsal özelliklerinin değil, aynı zamanda bilişsel süreçlerle olan ilişkilerinin de incelenmesi gerekmektedir. Bu çalışma, ON eğilimi ile dikkat yanlılığı arasındaki ilişkiyi, yeme tutumu ve obsesif-kompulsif belirtiler bağlamında deneysel bir yöntem olan göz izleme tekniği ile araştırmayı amaçlamıştır. Çalışma iki aşamadan oluşmuştur. Tarama aşamasına, klinik tanısı bulunmayan 347 sağlıklı yetişkin katılmış; bu aşamada ORTO-11, Yeme Tutum Testi Kısa Formu (YTT-26) ve Maudsley Obsesif-Kompulsif Soru Listesi (MOKSL) katılımcılara uygulanmıştır. Deneysel aşamada ise ON eğilimi yüksek (n=17) ve düşük (n=17) bireylerden oluşan iki grup oluşturulmuştur. Katılımcılara daha önce ön çalışması gerçekleştirilerek seçilen sağlıklı, sağlıksız yiyecek ve nötr nesnelerden oluşan 30 çift görsel gösterilmiş ve her bir çift için 8 saniyelik süre boyunca göz hareketleri kaydedilmiştir. Dikkat yanlılığı dört bileşen üzerinden değerlendirilmiştir: ilk bakış yönü/süresi, toplam bakış süresi, toplam bakış sayısı ve ilgi alanları arası geçiş sayısı. Hayes’in PROCESS Model 5 analizi kullanılarak, ortorektik eğilim ile dikkat yanlılığı arasındaki ilişkide yeme tutumunun aracı, obsesif-kompulsif belirtilerin ise düzenleyici etkisi test edilmiştir. Tarama aşaması için yapılan analizler ışığında deney aşamasından elde edilen bulgular, ortorektik eğilimlerin yeme tutumlarını tüm dikkat yanlılığı parametrelerinde anlamlı ve negatif biçimde yordadığını göstermiştir. Ancak bu ilişkinin aracılık ve düzenleyicilik üzerindeki etkisi dikkat parametrelerine ve uyaranın türüne göre farklılık göstermiştir. İlk bakış yönü ve süresinde anlamlı bir etki saptanmamış; toplam bakış süresi ve sayısında ise grup farkı olmaksızın bazı uyaran türlerinde dikkat kaçınmasına işaret eden örüntüler ortaya çıkmıştır. İlgi alanları arası geçiş sayısı ise anlamlı bir etki göstermemiştir. Sonuç olarak bu tez çalışması, ON’nin yalnızca yeme tutumlarını değil, aynı zamanda dikkat süreçlerini ve psikopatolojik yapılarla olan ilişkisini de etkileyebilecek bilişsel bir yapı olduğunu ortaya koymakta ve alandaki teorik tartışmalara katkı sunmaktadır.
  • Yayın
    Olumsuz çocukluk çağı yaşantıları ve somatizasyon belirtileri arasındaki ilişkide duygu düzenleme ve zihinselleştirmenin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-24) Erdem, Yaren; Erdoğdu, Emel; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Bu araştırma çocukluk çağı olumsuz yaşantıları ve somatizasyon arasındaki ilişkide duygu düzenleme ve zihinselleştirmenin aracı rolünün incelenmeyi hedeflemekle birlikte bu değişkenler arasındaki yordayıcı etkileri araştırmayı amaçlamaktadır. Yapılan araştırmanın örneklemi 184 kadın (%51) ve 176 erkek (%49) olmak üzere 360 kişiden oluşmaktadır. Katılımcıların yaşları 18-61 yaş (31.14±10.70) arasında dağılım göstermektedir. Kartopu örnekleme yöntemi ile katılımcılar araştırmaya çevrimiçi ortamda ve gönüllü olarak dahil olmuşlardır. Araştırmaya katılan kişiler Sosyodemografik Bilgi Formu, Çocukluk Çağı Olumsuz Yaşantılar Ölçeği, Somatizasyon Ölçeği, Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği -Kısa Form ve Zihinselleştirme Ölçeği’ne ait soruları çevrimiçi olarak yanıtlamışlardır. Çalışmanın ana hipotezini test etmek amacıyla SPSS Macro ile PROCESS Hayes aracı etki analizi uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre çocukluk çağı olumsuz yaşantıları ve somatizasyon arasındaki ilişkide duygu düzenleme güçlüğünün kısmi aracı etkisi varken (β=0.53, BootSE=0.10, t=9.84, p<0.05, CI [0.34, 0.75]) zihinselleştirmenin aracı etkisi bulunmamaktadır (β=0.01, BootSE=0.01, t=-1.25, p>0.05, CI [-0.01, 0.06]). Ayrıca, çocukluk çağı olumsuz yaşantılarının somatizasyon (β=0.37, t=7.69, p<.05) ve duygu düzenleme güçlüğünü pozitif yönde (β=0.36, t=7.48, p<.05) zihinselleştirmeyi ise negatif yönde yordadığı (β=-0.10, t=-1.99, p<.05) görülmüştür. Ek olarak, duygu düzenleme güçlüğü somatizasyonu pozitif yönde yordarken (β=0.55, t=12.74, p<.05) zihinselleştirme somatizasyonu negatif yönde anlamlı şekilde yordamaktadır (β=-.099, t=0.024, p<.05). Çalışmamız çocukluk çağı olumsuz yaşantıları ve somatizasyon arasındaki ilişkide duygu düzenleme güçlüğünün kısmi aracı etkisi olduğunu göstermektedir. Bu bulguların ilgili uzmanlarca somatik semptomlar bildiren hastaların tedavi planlarında göz önünde bulundurulması önerilmektedir. Araştırmanın sonuçları geçmiş çalışmalar doğrultusunda tartışılmıştır.
  • Yayın
    Klinik altı otistik özellikler ve psikotik deneyimler ile zihin kuramı arasındaki ilişkide yürütücü işlevlerin rolünün incelenmesi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-01) Erer, Simge Ece; Yıldırım, Elif; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Sosyal bilişin temel unsurlarından biri olan zihin kuramı, bireylerin diğer insanların duygularını, düşüncelerini ve amaçlarını içeren zihinsel süreçlerini anlama yeteneğini ifade etmektedir. Bu yetenek, bireylerin günlük yaşamda diğer insanlarla sağlıklı ve etkili sosyal ilişkiler kurabilmeleri açısından oldukça önemlidir. Klinik altı otistik özelliklerin ve psikotik deneyimlerin zihin kuramını nasıl etkilediği hakkında çelişkili sonuçlar bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı, klinik altı otistik özellikler ve psikotik deneyimler ile zihin kuramı arasındaki ilişkide yürütücü işlevler ve bilişsel esnekliğin rolünün incelenmesidir. Çalışmaya 18-45 yaş arasında 125 (66 kadın, 59 erkek) katılmıştır. Toplumda Psişik Yaşantıları Değerlendirme Ölçeği (TPYÖ), Otizm Spektrum Anketi (OSA), Sosyal Biliş Film Testi (SBFT), WMS-R Sayı Menzili Alt Testi, Sözel Akıcılık Testi, İz Sürme Testi ve Stroop Testi Çapa Formu ve Bilişsel Esneklik Envanteri ölçüm araçları kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre, yaş ve eğitim durumu ile zihin kuramı arasında anlamlı bir ilişki vardır. Yetişkinlerde klinik altı otistik özellikler azalmış zihin kuramını yordamaktadır. Otizm Spektrum Bozukluğuna özgü sosyal bilişsel işlevlerdeki belirli bozulmaların bu ilişkiyi açıkladığı düşünülmektedir. Klinik altı psikotik deneyimlerin aşırı zihinselleştirmeyi yordamadığı saptanmıştır. Klinik altı otistik özellikler ile azalmış zihinselleştirme arasındaki ilişkide psikotik deneyimlerin düzenleyici etkisi üzerinde yürütücü işlevlerin ve bilişsel esnekliğin düzenleyici etkisi bulunmamaktadır. Bu bulgular, klinik altı özelliklerin altında yatan bilişsel mekanizmaların ve bu özelliklerin sosyal biliş üzerindeki etkilerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamaktadır.
  • Yayın
    Genç yetişkinlerde psikolojik sağlamlık ve görünümle ilgili sosyal medya bilinci arasındaki ilişkide duygu düzenleme becerilerinin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-30) Olgun, Özge; Yılmaz Kafalı, Helin; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Bu araştırmanın amacı, genç yetişkinlerde görünümle ilişkili sosyal medya bilinci ile psikolojik sağlamlık arasındaki ilişkide duygu düzenleme becerilerinin aracı rolünü incelemektir. Sosyal medya bilinci, bireylerin toplumsal normlar ve güzellik standartları gibi unsurların farkındalığını ve bu temsillerin sosyal medyada nasıl algılandığını kapsamaktadır. Psikolojik sağlamlık ise bireylerin stresli yaşam olaylarıyla başa çıkma ve olumsuz deneyimlere karşı direnç geliştirme kapasitesidir. Regresyon analizleri sonucunda, duygu düzenleme becerilerinin görünümle ilişkili sosyal medya bilincini anlamlı ve pozitif yönde yordadığı görülmüştür (β = -0.276, p < .001). Psikolojik sağlamlık ise doğrudan anlamlı bir etki göstermemiştir (β = -0.098, p = .068). Duygu düzenleme becerileri modele eklendiğinde, psikolojik sağlamlığın etkisi anlamlılığını kaybetmiş (β = 0.057, p = .343), buna karşın duygu düzenleme becerilerinin etkisi devam etmiştir (β = -0.305, p < .001). Modelin toplam açıklayıcılığı %7.9 olup istatistiksel olarak anlamlıdır. Bulgular, psikolojik sağlamlığın sosyal medya bilinci üzerindeki etkisinin duygu düzenleme becerileri aracılığıyla dolaylı olarak gerçekleştiğini göstermektedir. Bireylerin duygu düzenleme becerileri arttıkça sosyal medyada maruz kaldıkları imaj baskısı azalmakta ve bu durumun psikolojik etkisi azalmaktadır. Duygu düzenleme becerileri kişileri koruyucu rol üstlenmektedir. Bu sonuçlar, teknolojik dünyada duygularını etkili bir şekilde düzenleyebilen bireylerin sosyal medyadaki görünüm baskısından daha az etkilendiğini ve psikolojik dayanıklılıklarının bu yolla güçlenebileceğini ortaya koymaktadır.
  • Yayın
    Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı olan 11-17 yaş arası ergenlerin DEHB belirti şiddeti ile ebeveyn ve arkadaş bağlanmaları arasındaki ilişkiye sosyal bilişin aracılık etkisinin araştırılması
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-30) Şişman, Zeynep; Yılmaz Kafalı, Helin; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Bu araştırma, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu tanısı alan 11-17 yaş arasındaki ergenlerin ebeveynleri ve arkadaşlarına bağlanmaları ile sosyal bilişleri arasındaki ilişkinin incelenmesini amaçlamıştır. Araştırmanın örneklemi 11-17 yaş aralığında ortalama yaşı 13.08±.501 olan 114’ü erkek 86’sı kız olan toplam 200 ergen katılımcıdan oluşmaktadır. Dehb grubunda 100 katılımcının 56’sı erkek 44’ü kız iken kontrol grubunda 100 katılımcının 58’i erkek 42’si kız katılımcıdır. DEHB grubunun yaş ortalaması 14.06±.496 iken kontrol grubunun 13.08±.348 olarak bulunmuştur. Bakırköy Dr. Sadi Konuk Hastenesi’nde Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölümü’nden veriler toplanmıştır. 100 kişiden kalan son 30 kişi zoom online aracılığıyla hediye çeki verilerek tamamlanmıştır. Kontrol grubu Lüleburgaz İlçesi’ndeki ile 11-17 yaş aralığındaki Ergenlerden yüz yüze toplanmıştır. Ebeveyn ve Arkadaşlara Bağlanma Envanteri Gözden geçirilmiş form (EABE-G), Çocuklar için Gözlerden Zihin Okuma Testi, Gaf (Faux Pas) Tanıma Testi Çocuk Formunu araştırmacı öncülülüğünde katılımcılar tarafından yanıtlanmıştır. Katılımcıların ebeveynlerine Bilgilendirilmiş Onam Formu ve Sosyodemografik Bilgi Formu, Çocuk ve Ergenlerde Yıkıcı Davranım Bozuklukları İçin DSMIV’e Dayalı Tarama ve Değerlendirme Ölçeği-Turgay verilmiştir. Aynı zamanda, kontrol grubundaki ergenlerde psikopatoloji olmadığını teyit etmek amacıyla, araştırmacı tarafından Okul Çağı Çocukları İçin Duygulanım Bozuklukları ve Şizofreni Görüşme Çizelgesi Şimdi ve Yaşam boyu Şekli Türkçe Uyarlaması-ÇDŞG-ŞY uygulanmıştır. Araştırmanın hipotezlerini test etmek için Independent student t test, Hiyerarşik Regresyon, One-way Anova, Pearson Korelasyon analizi, Process Makro analizi kullanılmıştır. Yapılan analizler sonucunda, DEHB grubunun aynı zamanda sosyal bilişlerinde tanı almayanlara göre daha kötü performans sergiledikleri bulunmuştur. DEHB şiddeti ile akran ve ebeveyn güvenli bağlanma skorları arasındaki ilişkinin incelendiği korelasyon analizi bulgularına göre, DEHB şiddeti ile akran (r=-0.307) ve ebeveyn (r=-0.528) ile güvenli bağlanmaları arasında orta düzeyde negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.01). Ayrıca, DEHB şiddetinin akran bağlanma üzerinde istatistiksel olarak anlamlı ve negatif bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir (β = -0.1159, p < .001). GZOT’un DEHB şiddeti ile akran bağlanması arasında indirekt aracılık etkisi bulunmamasına rağmen (β =-0.0167, p = 0.46), Gaf tanımanın istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde bu ilişkiye aracılık ettiği bulunmuştur (β = -0.0992, p = 0.015). Araştırmada; 11-17 yaş arası DEHB tanısı almış ergenlerin ebeveyn ve akranlarına bağlanmaları ve sosyal bilişlerinin tanı almayanlara göre daha düşük düzeyde olduğu bulunmuş ve DEHB şiddetinin ebeveyn ve akrana güvenli bağlanması arasındaki ilişkisine Gaf testinin pozitif yönde aracılık ettiği bulunmuştur. Bulgularımız DEHB tanısı alan ergenler için ebeveyn ve akran desteğinin önemini vurgularken, aynı zamanda sosyal biliş ve bağlanma temelli müdahale programlarının oluşturulmasının ergenlerin yaşamında olumlu yönde etki oluşturabileceği söylenebilir.
  • Yayın
    4-6 yaş aralığında çocuğu olan annelerin kabul ve red tutumu ile çocukların sosyal kaygısı arasındaki ilişkide çocuğun duygu düzenleme becerilerinin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-30) Berber, Beyzanur; Erdoğdu, Emel; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Araştırma kapsamında annelerin çocuklarına yönelik kabul ve red davranış eğilimleriyle annelerin algıladığı çocukların sosyal anksiyete düzeyleri aralarındaki etkileşimde annelerin algıladığı çocuğun duygu düzenleme becerilerinin aracı rolü değerlendirilmiştir. Araştırma 4-6 yaş aralığında en az bir çocuğa sahip 403 anne ile yürütülmüştür. Katılımcıların sosyodemografik özelliklerinin ölçeklerde göre farklılaşıp farklılaşmadığı incelenmiştir Annelerin çocuğuna yönelik ret düzeyini incelemek amacıyla Ebeveyn Kabul Ret Ölçeği (Anne Formu), çocukların sosyal kaygı seviyelerini ölçmek için Yeniden Düzenlenen Okul Öncesi Kaygı Ölçeği, çocukların duygu düzenleme becerilerini ölçmek üzere Duygu Düzenleme Becerileri Ölçeği kullanılmıştır. Spearman korelasyon katsayıları incelendiğinde annenin çocuğuna yönelik toplam ret tutumu ile çocuğun sosyal kaygı düzeyi arasında orta düzeyde pozitif, annenin çocuğuna yönelik toplam ret tutumu ile çocuğun pozitif duygu düzenleme becerisi arasında orta düzeyde negatif yönde ve annenin ret tutumu ile çocuğun negatif duygu düzenleme becerisi arasında ise orta düzeyde pozitif yönlü bir ilişki gözlemlenmiştir. Bununla beraber çocukların sosyal kaygı düzeyleri ile pozitif duygu düzenleme becerileri arasında negatif yönlü bir ilişki saptanmıştır ancak çocukların sosyal kaygı düzeyi ile çocukların negatif duygu düzenleme becerileri arasında pozitif yönde bir ilişki tespit edilmiştir. SPSS programında Process Makro eklentisi ile yapılan aracılık analizinde annenin çocuğuna karşı gösterdiği ret tutumu ile çocuğun sosyal kaygı düzeyi arasındaki ilişkide çocuğun pozitif ve negatif duygu düzenleme becerilerinin kısmi aracı rol oynadığını tespit edilmiştir.
  • Yayın
    Kuantum sonrası kimlik doğrulama ile sıfır bilgi ispatları: zk-SNARK'lar ve zk-STARK'ların karşılaştırmalı güvenlik ve performans analizi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-01) Güner, Sabri Serhan; Çeliktaş, Barış; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Siber Güvenlik Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Cybersecurity
    Parola tabanlı kimlik doğrulama yöntemleri en yaygın kullanılan güvenlik mekanizmalarından biri olsa da ciddi zaafiyetler barındırmaktadır. Ayrıca, parola altyapılarının kurulması, yönetilmesi ve güvenli bir şekilde saklanması yüksek hesaplama ve operasyonel maliyetler doğurmaktadır. Forrester Research’e göre, 1.000 kişilik bir kurumda yıllık parola sıfırlama maliyetleri yaklaşık 420.000–490.000 dolar arasında değişmektedir. Buna karşılık, sıfır bilgi ispatları (ZeroKnowledge Proofs, ZKP), hassas kimlik verilerini ifşa etmeden doğrulama yapılmasına olanak sağlayan güçlü bir kriptografik yöntemdir. 1980’lerin ortalarında temelleri atılan ZKP protokolleri, özellikle blokzinciri teknolojisi, Nesnelerin İnterneti (IoT), finans sektörü ve kimlik yönetimi gibi alanlarda kritik öneme sahiptir. Etkileşimli (Interactive Zero-Knowledge Proofs, IZKP) ve etkileşimsiz (Non-Interactive Zero-Knowledge Proofs, NIZKP) olarak ikiye ayrılan bu protokoller arasında, NIZKP çözümleri örneğin zk-SNARK ve zkSTARK, tek yönlü mesajlaşmayla doğrulama sağlayarak Ortadaki Adam (Manin-the-Middle, MitM) saldırılarına karşı daha dayanıklı bir yapı sunar. zkSNARK’lar, küçük ispat boyutları ve hızlı doğrulama süreleri sayesinde yaygınca kullanılır. zk-STARK’lar ise güvenilir kurulum gereksinimini ortadan kaldırarak daha şeffaf bir yapı ve kuantum sonrası saldırılara karşı dayanıklı bir yaklaşım sunar. ZKP, operasyonel maliyetleri azaltır, parola sıfırlama yükünü ortadan kaldırır ve veri ihlali riskini önemli ölçüde düşürür. Ayrıca, GDPR, PCIDSS ve ISO gibi düzenleyici çerçevelere uyumu kolaylaştırarak kurumlar için daha sürdürülebilir bir çözüm sunar. Sonuç olarak, bu çalışma parola tabanlı sistemlerin yerini alabilecek daha güvenli, gizliliği koruyan ve ölçeklenebilir ZKP tabanlı kimlik doğrulama tekniklerinin benimsenmesine yönelik bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır.
  • Yayın
    İstanbul Kadıköy Acıbadem ve Hasanpaşa mahallesi örneğinde yağmur suyu yönetimi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-27) Abravanel, Başak; Uzun, Adnan; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Landscape Architecture
    Günümüzde hızlı kentleşme süreci, doğal yüzeylerin geçirimsiz yapılarla yer değiştirmesine neden olmakta ve bu durum kentsel alanlardaki hidrolojik döngüyü önemli ölçüde etkilemektedir. Geçirimli yüzeylerin azalmasıyla birlikte, yağmur sularının yer altına sızması engellenmekte, bu da yer altı su kaynaklarının yenilenmesini zorlaştırmakta ve yüzeysel akışı artırarak suyun doğal çevrimini bozmaktadır. Bu değişim, su kirliliğinin artmasına, toprağın nem dengesinin bozulmasına ve sel ile taşkın risklerinin çoğalmasına neden olmaktadır. Artan nüfus, yaygın yerleşim ve sanayileşme faaliyetleri ile birlikte doğaya yapılan müdahaleler hız kazanmakta; bu faktörler küresel iklim değişikliği ile birleştiğinde taşkın tehlikesi daha ciddi boyutlara ulaşmaktadır (Dilley, 2005). Kentleşmenin çevresel etkileri sonucunda bireylerin erişebildiği temiz su, hava, güvenilir gıda ve yeşil alan miktarında belirgin azalmalar yaşanmaktadır. Bu bağlamda, kentsel alanların sürdürülebilirliğini sağlamak için doğal su döngüsünün korunması ve iyileştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Yağmur sularının toprak tarafından infiltrasyonunun sağlanması, bu suların ekolojik yöntemlerle toplanarak değerlendirilmesi ve kentsel hidrolojik işlevlerin sürdürülmesi, sürdürülebilir yağmur suyu yönetiminin temel hedefleri arasında yer almaktadır. Bu doğrultuda geliştirilecek planlama ve uygulamalar, hem ekosistem sağlığının korunmasına hem de kentsel yaşam kalitesinin artırılmasına katkı sunacaktır. Bu çalışmada Acıbadem ve Hasanpaşa mahalleleri, İstanbul’un yoğun yapılaşmış kentsel alanlarından olmaları, geçirimsiz yüzey oranlarının yüksekliği ve yüzeysel akışın etkisiyle taşkın riski barındırmaları nedeniyle inceleme alanı olarak seçilmiştir. Her iki mahalle de, yağmur suyu yönetimi açısından doğal sızma olanaklarının sınırlı olduğu, geleneksel altyapının yetersiz kaldığı ve sürdürülebilir çözümlere ihtiyaç duyulan bölgeler arasında yer almaktadır. Ayrıca, mevcut arazi kullanımı çeşitliliği (konut, eğitim, park vb.) ve belediye tarafından desteklenen iklim uyum politikaları kapsamında bu mahalleler, doğa tabanlı çözümlerin uygulanabilirliğini değerlendirmek açısından uygun örnek alanları sunmaktadır.
  • Yayın
    Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesinde moda endüstrisinin sürdürülebilirlik uyum süreçleri: Türkiye perspektifi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-01) Yıldız, Derya; Sipahi, M. Pınar; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Moda ve Tekstil Tasarımı Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Fashion and Textile Design
    Bu tez, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın küresel düzeyde moda endüstrisine etkilerini analiz ederek, sektörün karşılaştığı zorluklara, bu hedeflere ulaşmak için benimsenen yenilikçi stratejilere ve sertifikasyon sistemlerine odaklanarak moda endüstrisinin sürdürülebilirlik uyum süreçleri değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme kapsamında ise Türkiye’deki moda sektörünün, sürdürülebilirlik dönüşüm sürecine uyum kapasitesinin ortaya konması amaçlanmıştır. Çalışmada, nitel araştırma yöntemi temel alınarak doküman incelemesi ve betimsel istatiksel analiz yapılmıştır. Uluslararası alanda Avrupa Komisyonu, Birleşmiş Milletler, Ellen MacArthur Foundation gibi kurumsal ve sektörel kaynaklar; Türkiye özelinde ise ilgili bakanlıkların dökümanları, İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Derneği, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği gibi dernekler ile kamu ve özel sektör raporları taranmıştır. Sertifikasyon sistemlerine ilişkin yıllık gelişmeler, sektörel dağılımlar ve bölgesel eğilimler grafiksel olarak sunularak görsel karşılaştırmalar yapılmıştır. Ayrıca, sertifikasyon sistemleri, önceden tanımlı ölçüt alanına göre kategorize edilerek tablolaştırılmıştır. Veri analizinde, her sertifikanın bu ölçütlerle örtüşme düzeyi sayısal olarak değerlendirilmiş ve yüzdeli karşılaştırmalar yapılmıştır. Ürün ve tesis bazlı sürdürülebilirlik sertifikasyon sistemleri çok boyutlu ölçütlere göre analiz edilmiş; grafik ve tablo destekli karşılaştırmalı analiz ile sertifikasyonların güçlü ve zayıf yönleri ortaya konmuştur. Elde edilen bulgular, Türkiye’de moda sektörünün sürdürülebilirlik konusunu hâlâ büyük ölçüde regülasyon odaklı ve parçalı bir yaklaşımla ele aldığını; KOBİ’lerin finansal ve teknik kapasite yetersizlikleri nedeniyle bu dönüşümde dezavantajlı konumda olduğunu göstermiştir. Moda endüstrisinin uyumlanması için yeni teknolojilerden faydalanması, personel eğitimleri planlaması, tedarik, üretim ve dağıtım altyapı yatırımları yapması gerektiği gözlemlenmiştir. Bunun yanında sektörede kabul edilen sertifikasyon sistemleri kullanımının yaygınlaşması gerektiği ve moda endüstrisinin bu yapılanma için faydalanacağı pek çok farklı kaynak yatırımı olduğu anlaşılmıştır. Sonuç olarak moda endüstrisinin Avrupa Yeşil Mutabakatına uyumlanmasının uzun ve zorlayıcı bir süreç olacağı öngörülmesine rağmen öz kaynakların sürdürülebilirliği açısından bu uyumlanma sürecinin uzun vadede çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan bir fırsat olacağı anlaşılmıştır.
  • Yayın
    The impact of social media and digital marketing on brand awareness and purchasing behavior of millennials in Istanbul
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-17) Obeido, Nour Alhuda; Teker, Suat; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yöneticiler İçin MBA Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Executive MBA
    The current research aimed to define the level of brand awareness and the impact on the buying behavior of people due to the usage of social media platforms and digital marketing measures used by the brands. The research was planned to assess the impact on the millennials in Istanbul, Türkiye. The data was collected from the individuals residing in Istanbul with the help of an online questionnaire survey which was filled in by 403 participants. The collected data was analyzed by using SPPS version 21. Descriptive statistics, reliability analysis, mean difference test, correlation test, and regression were performed to get the outcomes of the research. Mavi, a renowned brand, was used to assess the impact on the buying decisions of customers. The findings revealed that the measures of brand awareness namely, “Perceived product quality, Product recognition, Brand recall, and Brand perception” influence the purchasing behavior of millennials. However, the purchasing decisions were not affected based on the demographics of the participants. Thus, the millennials who stay in Istanbul and use social media are influenced by the strategies used by marketers to purchase their brands. The research also revealed how digital marketing strategies are perceived by millennials in Istanbul and how social media interactions shape the purchasing process. This confirms that social media and digital channels play an important role in consumer behavior.
  • Yayın
    Eş bağımlılık ile bireyleşme, kendini susturma ve kendini nesneleştirme ilişkisinin incelenmesi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-16) Ortaç Koç, Simge; Ünver, Buket; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Mevcut çalışmanın temel amacı, eş bağımlılık ile bireyleşme, kendini susturma ve kendini nesneleştirme ilişkisinin incelenmesidir. Aynı zamanda eş bağımlılığın bazı sosyodemografik faktörlere göre farklılaşmasının incelenmesi de araştırmanın bir diğer amacıdır. Bu doğrultuda gerçekleştirilen çalışmanın örneklemini 18-29 yaş aralığındaki 313 birey oluşturmaktadır. Çalışmanın veri toplama araçları katılımcılara sırasıyla Sosyodemografik Bilgi Formu, Beliren Yetişkinler için Bireyleşme Testi - Kısa Form (BYBT - KF), Eş Bağımlılık Belirleme Ölçeği (EBBÖ), Nesneleştirilmiş Beden Bilinci Ölçeği (NBBÖ) ve Kendini Susturma Ölçeği (KSÖ) şeklinde sunulmuştur. Çalışmanın hipotezlerini test etmek amacıyla eş bağımlılığın sosyodemografik faktörlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını değerlendirebilmek için t-test vet ek yönlü varyans analizi (ANOVA) gerçekleştirilmiştir. Ardından mevcut değişkenlerin birbirleri ile ilişkilerinin görülebilmesi için Pearson ve Spearman Korelasyon Analizi uygulanmıştır. Son olarak sosyodemografik değişkenler, bireyleşme, kendini nesneleştirme ve kendini susturma hiyerarşik regresyon analizine dahil edilmiştir. Yapılan istatistiksel analizlerin sonucunda sosyodemografik değişkenlerden daha küçük yaş ve daha düşük eğitim düzeyine sahip katılımcıların eş bağımlılık seviyelerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca yapılan korelasyon analizleri incelendiğinde eş bağımlılık ile nesneleştirilmiş beden bilinci ölçeğinin beden izleme ve beden utancı alt boyutları, kendini susturma ölçeğinin dışsallaştırılmış benlik algısı, fedakarlık, kendini susturma ve bölünmüş benlik alt boyutları arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur. Ek olarak eş bağımlılık ile eğitim düzeyi, yaş, baba ile bireyleşme düzeyi ve nesneleştirilmiş beden bilinci ölçeğinin kontrol inancı alt boyutu arasında negatif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur. Son olarak hiyerarşik regresyon analizine dahil edilen tüm değişkenlerin toplam varyansın %54’ünü anlamlı olarak açıkladığı görülmüştür. Mevcut bulgular ilgili literatür ışığında tartışılmış, çalışmanın sınırlılıklarına ve gelecek çalışmalar için önerilere yer verilmiştir.
  • Yayın
    Kültürel bağlamda otorite temelli sosyal mühendislik saldırılarının etkinliği: Türkiye ve Katar örneği
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-30) Taş, Serhat; Çeliktaş, Barış; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Siber Güvenlik Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Cybersecurity
    Bu çalışmada otorite figürlerinin sosyal mühendislik saldırılarındaki etkinliği kültürel bir bağlamda incelenmektedir. Türkiye ve Katar'daki elektrik dağıtım şirketlerinde çalışan 900 katılımcının yer aldığı deneysel bir tasarım kullanılmıştır. Analizde, bireysel ve kurumsal otorite figürlerine göre farklılaştırılmış genel oltalama ve hedefli oltalama saldırılarının başarı oranları karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, hedefli oltalama saldırılarının genel oltalama saldırılarına kıyasla önemli ölçüde daha yüksek başarı oranlarına ulaştığını göstermiştir. Otorite türünün etkisi kültürel bağlamlar arasında farklılık göstermiştir. Türkiye'de bireysel otorite figürlerine dayalı saldırılar daha başarılı olurken; Katar'da kurumsal otorite figürlerini kullanan saldırılar daha etkili olmuştur. Ayrıca, ülke ile otorite türü arasındaki anlamlı etkileşim, otorite temelli saldırıların etkinliğinin büyük ölçüde uygulandıkları ülkeye ve otoritenin biçimine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Çalışma ayrıca, oltalamanın gerçekleşeceği web bağlantısına tıklama etkileşimi ile müteakip veri gönderimi arasında güçlü bir ardışık ilişki olduğunu ortaya koyarak, ilk güvenlik açığı ortaya çıktıktan sonra artan davranışsal kırılganlığı göstermektedir. Bulgular, sosyal mühendislik saldırılarına karşı savunma stratejileri tasarlanırken kültürel faktörlerin dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini ve bilgi güvenliği politikaları geliştirilirken sosyokültürel kodların dikkate alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Özellikle, yüksek güç mesafeli kültürler otorite taleplerini sorgulamaya odaklanan eğitimler gerektirebilirken, düşük güç mesafeli kültürler otonom karar verme sürecini güçlendirmeyi amaçlayan müdahalelerden faydalanabilir. Kuruluşlara, güvenlik farkındalığı programlarını hedef kitlelerinin otorite dinamiklerine ve kültürel özelliklerine göre uyarlanmalıdır.
  • Yayın
    Yapay zeka destekli etkileşimli hikaye anlatımı: bitmeyecek öykü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-25) Alkuzu, Merve; Avcı Tuğal, Sibel; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Görsel İletişim Tasarımı Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Visual Communication Design
    Bu tez çalışması, klasik anlatı biçimlerinin dijital çağın sunduğu teknolojik imkânlarla nasıl yeniden yapılandırılabileceğini araştırmaktadır. Michael Ende’nin Bitmeyecek Öykü adlı eserinde yer alan “Fantazya Tehlikede” bölümü temel alınarak kurgulanan bu projede, kullanıcıya anlatının gidişatını seçimlerle yönlendirme hakkı verip; anlatıyı stabil bir anlatımdan çıkarılarak çoklu yollarla ilerleyen bir yapı kazandırılmıştır. Kullanıcı, yalnızca izleyici değil; seçimleriyle hikâyeyi biçimlendiren aktif bir katılımcı rolündedir. Yapay zekâ bu çalışmada yalnızca teknik bir üretim aracı olarak değil, aynı zamanda anlatının yaratıcı bir bileşeni olarak değerlendirilmiştir. Görsel üretimde hem MidJourney hem de ChatGPT araçları kullanılmıştır. MidJourney’de üretilen görseller daha sinematik kompozisyonlardan oluşurken, CHATGPT tarafından üretilen görseller Studio Ghibli tarzına yakın illüstrasyonlardan oluşmaktadır. Metin üretiminde ise ChatGPT, kullanıcı seçimlerine göre şekillenen alternatif senaryo akışlarının geliştirilmesinde kullanılmıştır. Böylece yapay zekâ, anlatının hem estetik hem de yapısal yönlerine doğrudan katkı sağlamıştır. Proje, senaryo kurgusu, yapay zekâ destekli görsel ve metinsel üretim süreçleri ile etkileşimli bir web tabanlı platformun bütüncül biçimde bir araya getirildiği, çok katmanlı bir deneyim tasarımı modeli olarak yapılandırılmıştır. Anlatı, seçimlerle yönlenen akışı sayesinde kullanıcıya özgü yollar sunarken; görsel ve metinsel içerikler bu deneyimi derinleştiren tamamlayıcı bileşenler olarak işlev görmektedir. Bu bağlamda proje, dijital hikâye anlatımında yapay zekâ temelli içerik üretimi ve kullanıcı etkileşimi ekseninde geliştirilen, uygulamaya dönük bir model olarak literatüre katkı sunmayı hedeflemektedir.
  • Yayın
    Psikotik bozukluk tanısı alan bireylerin bakım verenlerinde aile dayanıklılığının yordayıcıları: algılanan aile bütünlük duygusu, duygu düzenleme güçlüğü ve bakım yükü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-16) Bilgen, Mader Bengisu; Ünver, Buket; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Amaç: Mevcut çalışmanın temel amacı, psikotik bozukluk tanısı almış bireylerin bakım verenlerinde aile dayanıklılığı düzeylerinin; algılanan aile bütünlük duygusu, duygu düzenleme güçlüğü ve bakım yükü değişkenleri tarafından yordanıp yordanmadığını incelemektir. Ayrıca, bakım verenlerin aile dayanıklılık düzeylerinin bazı sosyo-demografik özelliklerine göre farklılık gösterip göstermediği de araştırma kapsamında incelenmiştir. Yöntem: Araştırma, Türkiye genelinde psikotik bozukluk tanısı almış bireylere bakım veren 126 kişiyle yürütülmüştür. Veriler İstanbul'daki özel bir psikiyatri Hastanesi'nden onay alındıktan sonra veri toplamak amacıyla katılımcılara Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Walsh Aile Dayanıklılık Ölçeği, Aile Bütünlük Duygusu Ölçeği-Kısa Form, Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği - Kısa Form ve Zarit Bakım Yükü Ölçeği uygulanarak yüz yüze toplanmıştır. Verilerin analizi korelasyon ve hiyerarşik regresyon yöntemleri ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırma bulgularına göre, algılanan aile bütünlük duygusu değişkeni ve aile dayanıklılığı arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuş olup değişkenler arasında en güçlü yordayıcı olarak belirlenmiştir. Duygu düzenleme güçlüğü ve bakım yükü değişkenleri ile aile dayanıklılığı arasında ise anlamlı ve negatif yönlü ilişkiler gözlemlenmiştir. Ayrıca, aile dayanıklılık düzeyleri bazı sosyo-demografik değişkenlere göre (örneğin eğitim düzeyi, yardım alma durumu, gelir düzeyi) incelenmiş olup anlamlı farklılıklar göstermemiştir. Sonuç: Araştırma sonuçları, aile dayanıklılığının bireysel (duygu düzenleme becerileri) ve çevresel (aile bütünlüğü, bakım yükü) faktörlerle ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Bu kapsamda elde edilen bulgular, psikotik bozukluk tanısı almış bireylerin bakım sürecinde bakım verenlere yönelik müdahalelerde hem bireysel hem de ailesel düzeyde psikososyal desteklerin önemine işaret etmektedir. Literatürde bahsi geçen tüm değişkenlerin bir arada araştırıldığı çalışmaların eksikliği göz önünde bulundurulduğunda mevcut çalışmanın boşluğu doldurduğu söylenebilir. Öte yandan, bulgular önceki araştırmalar doğrultusunda yorumlandıktan sonra mevcut çalışmanın da sınırlılıklarına değinilerek gelecek çalışmalar için öneriler verilmiştir.
  • Yayın
    Geç ergenlikte bağlanma stillerinin sosyal medya bağımlılığı ile ilişkisinde psikolojik dayanıklılık ve gelişmeleri kaçırma korkusu: aracı ve düzenleyici etkiler
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-16) Türkmen, Yaren Beyza; Akçınar Yayla, Berna; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Bu araştırmada, geç ergenlik dönemindeki bireylerde bağlanma stilleri ile sosyal medya bağımlılığı ilişkisinde gelişmeleri kaçırma korkusunun aracı, psikolojik dayanıklılığın düzenleyici etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, 18-25 yaş aralığındaki 131 geç ergenlik dönemindeki katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Veriler Sosyodemografik Bilgi Formu, Üç Boyutlu Bağlanma Stilleri Ölçeği, Sosyal Ortamlarda Gelişmeleri Kaçırma Ölçeği, Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği – Yetişkin Formu ve Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği kullanılarak çevrimiçi yöntemle elde edilmiştir. Bağlanma stilleri ile sosyal medya bağımlılığı ilişkisinde gelişmeleri kaçırma korkusu ve psikolojik dayanıklılığın aracı düzenleyici etkileri SPSS PROCESS uzantısı, Model 14 aracılığıyla analiz edilmiştir. Buna ek olarak, SPSS PROCESS Model 4 kullanılarak gelişmeleri kaçırma korkusunun bağlanma stilleri ile sosyal medya ilişkisindeki aracı rolü test edilmiştir. Elde edilen bulgular, gelişmeleri kaçırma korkusu ve psikolojik dayanıklılığın etkileşimi bağlanma stilleri ve sosyal medya bağımlılığı ilişkisinde anlamlı bir etki ortaya koymadığını göstermektedir (B=-.0001, %95 BCA [-.0046, .0075]). Güven aralığında “0” değerinin olması nedeniyle etkileşim etkisinin anlamlı olmadığı sonucuna varılmıştır. Bağlanma stilleri ile sosyal medya bağımlılığı ilişkisinde gelişmeleri kaçırma korkusunun güvenli bağlanma (B=-.0264, %95 BCA [-.3190, .1720]) ve kaçınan bağlanma (B=.0003, %95 BCA [-.1732, .1640]) için anlamlı değildir. Kaygılı-kararsız bağlanma stili ile sosyal medya bağımlılığı ilişkisinde ise gelişmeleri kaçırma korkusunun aracılık etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (B=.2089, %95 BCA [.0505, .4245]). Araştırmanın bulguları aracılığıyla bağlanma stilleri ile sosyal medya bağımlılığı arasındaki ilişkide aracı ve düzenleyici etkiler değerlendirilmiş olup sosyal medya bağımlılığı ile ilgili çalışmalarda koruyucu faktörlerin belirlenmesi, olumsuz etkileri önlemeye veya azaltmaya yönelik müdahaleler için katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
  • Yayın
    Erken dönem uyumsuz şemaların psikoz benzeri yaşantılar üzerindeki etkisinde şema başa çıkma biçimlerinin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-30) Karataş, Melda; Yılmaz Kafalı, Helin; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Bu araştırmanın amacı erken dönem uyumsuz şemaların psikoz benzeri yaşantılar ile ilişkisinde şema başa çıkma biçimlerinin aracı rolünü incelemektir. Çalışmanın örneklemini, 18-65 yaş aralığında, okur-yazar ve gönüllü 904 katılımcı oluşturmuştur. Çalışma örnekleminin %71.7’sini kadın katılımcılar oluşturmaktadır. Katılımcıların yaş ortalaması (X = 28.91, SS = 10.95) olarak hesaplanmıştır. Katılımcılara Demografik Bilgi Formu, Young Şema Ölçeği Kısa Form 3 (YŞÖ-KF3), Toplumda Psişik Yaşantıları Değerlendirme Ölçeği (TPYÖ-A) ve Şema Başa Çıkma Biçimleri Ölçeği (ŞBÇBÖ) uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 22 paket programı kullanılarak analiz edilmiş ve aracılık analizleri Hayes’in geliştirdiği PROCESS makrosunun Model 4 versiyonu ile gerçekleştirilmiştir. Yapılan aracılık analizleri sonucunda, şema alanları ile psikoz benzeri yaşantılar arasındaki ilişkide bazı şema başa çıkma stratejilerinin ilişkiyi güçlendirici bir aracı rol oynadığı bulunmuştur. Kopukluk ve reddedilme şema alanının psikoz benzeri yaşantılar üzerindeki etkisi, kaçınma (β = .049, p < .05) ve teslim (β = .089, p < .05) başa çıkma stratejileri aracılığıyla artmaktadır. Zedelenmiş özerklik ve kendini ortaya koyma alanında, yalnızca teslim başa çıkma stratejisi (β = .127, p < .05) aracılık etmektedir. Zedelenmiş sınırlar alanında ise aşırı telafi (β = .077, p < .05) ve teslim (β = .187, p < .05) stratejileri aracılık rolü üstlenmektedir. Başkaları yönelimlilik şema alanında (β = .218, p < .05) ve aşırı uyarılma ve ketlenme şema alanında (β = .154, p < .05) teslim başa çıkma stratejisi bu ilişkiyi artırıcı bir rol oynamaktadır. Bu bulgular, şema başa çıkma stratejilerinin (kaçınma, teslim ve aşırı telafi) şema alanları özelinde psikoz benzeri yaşantılar arasındaki ilişkiyi güçlendirdiğini göstermektedir. Özellikle teslim başa çıkma stratejisinin birçok şema alanında etkili bir aracılık rolü üstlendiği ve psikoz benzeri yaşantılar üzerinde artırıcı bir etki yarattığı anlaşılmaktadır. Bulgularımız geniş örneklemli kohort çalışmaları ile desteklenirse, özellikle teslim başa çıkma stratejisinin, psikoz benzeri yaşantıların gelişiminde önemli bir rol oynayabileceğini ve bu stratejilerin klinik müdahalelerde göz önünde bulundurulması gerektiği söylenebilir.