Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Tez Koleksiyonu

Bu koleksiyon için kalıcı URI

Güncel Gönderiler

Listeleniyor 1 - 20 / 885
  • Yayın
    The impact of social media and digital marketing on brand awareness and purchasing behavior of millennials in Istanbul
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-17) Obeido, Nour Alhuda; Teker, Suat; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Yöneticiler İçin MBA Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Executive MBA
    The current research aimed to define the level of brand awareness and the impact on the buying behavior of people due to the usage of social media platforms and digital marketing measures used by the brands. The research was planned to assess the impact on the millennials in Istanbul, Türkiye. The data was collected from the individuals residing in Istanbul with the help of an online questionnaire survey which was filled in by 403 participants. The collected data was analyzed by using SPPS version 21. Descriptive statistics, reliability analysis, mean difference test, correlation test, and regression were performed to get the outcomes of the research. Mavi, a renowned brand, was used to assess the impact on the buying decisions of customers. The findings revealed that the measures of brand awareness namely, “Perceived product quality, Product recognition, Brand recall, and Brand perception” influence the purchasing behavior of millennials. However, the purchasing decisions were not affected based on the demographics of the participants. Thus, the millennials who stay in Istanbul and use social media are influenced by the strategies used by marketers to purchase their brands. The research also revealed how digital marketing strategies are perceived by millennials in Istanbul and how social media interactions shape the purchasing process. This confirms that social media and digital channels play an important role in consumer behavior.
  • Yayın
    Eş bağımlılık ile bireyleşme, kendini susturma ve kendini nesneleştirme ilişkisinin incelenmesi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-16) Ortaç Koç, Simge; Ünver, Buket; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Mevcut çalışmanın temel amacı, eş bağımlılık ile bireyleşme, kendini susturma ve kendini nesneleştirme ilişkisinin incelenmesidir. Aynı zamanda eş bağımlılığın bazı sosyodemografik faktörlere göre farklılaşmasının incelenmesi de araştırmanın bir diğer amacıdır. Bu doğrultuda gerçekleştirilen çalışmanın örneklemini 18-29 yaş aralığındaki 313 birey oluşturmaktadır. Çalışmanın veri toplama araçları katılımcılara sırasıyla Sosyodemografik Bilgi Formu, Beliren Yetişkinler için Bireyleşme Testi - Kısa Form (BYBT - KF), Eş Bağımlılık Belirleme Ölçeği (EBBÖ), Nesneleştirilmiş Beden Bilinci Ölçeği (NBBÖ) ve Kendini Susturma Ölçeği (KSÖ) şeklinde sunulmuştur. Çalışmanın hipotezlerini test etmek amacıyla eş bağımlılığın sosyodemografik faktörlere göre farklılaşıp farklılaşmadığını değerlendirebilmek için t-test vet ek yönlü varyans analizi (ANOVA) gerçekleştirilmiştir. Ardından mevcut değişkenlerin birbirleri ile ilişkilerinin görülebilmesi için Pearson ve Spearman Korelasyon Analizi uygulanmıştır. Son olarak sosyodemografik değişkenler, bireyleşme, kendini nesneleştirme ve kendini susturma hiyerarşik regresyon analizine dahil edilmiştir. Yapılan istatistiksel analizlerin sonucunda sosyodemografik değişkenlerden daha küçük yaş ve daha düşük eğitim düzeyine sahip katılımcıların eş bağımlılık seviyelerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Ayrıca yapılan korelasyon analizleri incelendiğinde eş bağımlılık ile nesneleştirilmiş beden bilinci ölçeğinin beden izleme ve beden utancı alt boyutları, kendini susturma ölçeğinin dışsallaştırılmış benlik algısı, fedakarlık, kendini susturma ve bölünmüş benlik alt boyutları arasında pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur. Ek olarak eş bağımlılık ile eğitim düzeyi, yaş, baba ile bireyleşme düzeyi ve nesneleştirilmiş beden bilinci ölçeğinin kontrol inancı alt boyutu arasında negatif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur. Son olarak hiyerarşik regresyon analizine dahil edilen tüm değişkenlerin toplam varyansın %54’ünü anlamlı olarak açıkladığı görülmüştür. Mevcut bulgular ilgili literatür ışığında tartışılmış, çalışmanın sınırlılıklarına ve gelecek çalışmalar için önerilere yer verilmiştir.
  • Yayın
    Kültürel bağlamda otorite temelli sosyal mühendislik saldırılarının etkinliği: Türkiye ve Katar örneği
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-30) Taş, Serhat; Çeliktaş, Barış; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Siber Güvenlik Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Cybersecurity
    Bu çalışmada otorite figürlerinin sosyal mühendislik saldırılarındaki etkinliği kültürel bir bağlamda incelenmektedir. Türkiye ve Katar'daki elektrik dağıtım şirketlerinde çalışan 900 katılımcının yer aldığı deneysel bir tasarım kullanılmıştır. Analizde, bireysel ve kurumsal otorite figürlerine göre farklılaştırılmış genel oltalama ve hedefli oltalama saldırılarının başarı oranları karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, hedefli oltalama saldırılarının genel oltalama saldırılarına kıyasla önemli ölçüde daha yüksek başarı oranlarına ulaştığını göstermiştir. Otorite türünün etkisi kültürel bağlamlar arasında farklılık göstermiştir. Türkiye'de bireysel otorite figürlerine dayalı saldırılar daha başarılı olurken; Katar'da kurumsal otorite figürlerini kullanan saldırılar daha etkili olmuştur. Ayrıca, ülke ile otorite türü arasındaki anlamlı etkileşim, otorite temelli saldırıların etkinliğinin büyük ölçüde uygulandıkları ülkeye ve otoritenin biçimine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. Çalışma ayrıca, oltalamanın gerçekleşeceği web bağlantısına tıklama etkileşimi ile müteakip veri gönderimi arasında güçlü bir ardışık ilişki olduğunu ortaya koyarak, ilk güvenlik açığı ortaya çıktıktan sonra artan davranışsal kırılganlığı göstermektedir. Bulgular, sosyal mühendislik saldırılarına karşı savunma stratejileri tasarlanırken kültürel faktörlerin dikkatle değerlendirilmesi gerektiğini ve bilgi güvenliği politikaları geliştirilirken sosyokültürel kodların dikkate alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Özellikle, yüksek güç mesafeli kültürler otorite taleplerini sorgulamaya odaklanan eğitimler gerektirebilirken, düşük güç mesafeli kültürler otonom karar verme sürecini güçlendirmeyi amaçlayan müdahalelerden faydalanabilir. Kuruluşlara, güvenlik farkındalığı programlarını hedef kitlelerinin otorite dinamiklerine ve kültürel özelliklerine göre uyarlanmalıdır.
  • Yayın
    Yapay zeka destekli etkileşimli hikaye anlatımı: bitmeyecek öykü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-25) Alkuzu, Merve; Avcı Tuğal, Sibel; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Görsel İletişim Tasarımı Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Visual Communication Design
    Bu tez çalışması, klasik anlatı biçimlerinin dijital çağın sunduğu teknolojik imkânlarla nasıl yeniden yapılandırılabileceğini araştırmaktadır. Michael Ende’nin Bitmeyecek Öykü adlı eserinde yer alan “Fantazya Tehlikede” bölümü temel alınarak kurgulanan bu projede, kullanıcıya anlatının gidişatını seçimlerle yönlendirme hakkı verip; anlatıyı stabil bir anlatımdan çıkarılarak çoklu yollarla ilerleyen bir yapı kazandırılmıştır. Kullanıcı, yalnızca izleyici değil; seçimleriyle hikâyeyi biçimlendiren aktif bir katılımcı rolündedir. Yapay zekâ bu çalışmada yalnızca teknik bir üretim aracı olarak değil, aynı zamanda anlatının yaratıcı bir bileşeni olarak değerlendirilmiştir. Görsel üretimde hem MidJourney hem de ChatGPT araçları kullanılmıştır. MidJourney’de üretilen görseller daha sinematik kompozisyonlardan oluşurken, CHATGPT tarafından üretilen görseller Studio Ghibli tarzına yakın illüstrasyonlardan oluşmaktadır. Metin üretiminde ise ChatGPT, kullanıcı seçimlerine göre şekillenen alternatif senaryo akışlarının geliştirilmesinde kullanılmıştır. Böylece yapay zekâ, anlatının hem estetik hem de yapısal yönlerine doğrudan katkı sağlamıştır. Proje, senaryo kurgusu, yapay zekâ destekli görsel ve metinsel üretim süreçleri ile etkileşimli bir web tabanlı platformun bütüncül biçimde bir araya getirildiği, çok katmanlı bir deneyim tasarımı modeli olarak yapılandırılmıştır. Anlatı, seçimlerle yönlenen akışı sayesinde kullanıcıya özgü yollar sunarken; görsel ve metinsel içerikler bu deneyimi derinleştiren tamamlayıcı bileşenler olarak işlev görmektedir. Bu bağlamda proje, dijital hikâye anlatımında yapay zekâ temelli içerik üretimi ve kullanıcı etkileşimi ekseninde geliştirilen, uygulamaya dönük bir model olarak literatüre katkı sunmayı hedeflemektedir.
  • Yayın
    Psikotik bozukluk tanısı alan bireylerin bakım verenlerinde aile dayanıklılığının yordayıcıları: algılanan aile bütünlük duygusu, duygu düzenleme güçlüğü ve bakım yükü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-16) Bilgen, Mader Bengisu; Ünver, Buket; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Amaç: Mevcut çalışmanın temel amacı, psikotik bozukluk tanısı almış bireylerin bakım verenlerinde aile dayanıklılığı düzeylerinin; algılanan aile bütünlük duygusu, duygu düzenleme güçlüğü ve bakım yükü değişkenleri tarafından yordanıp yordanmadığını incelemektir. Ayrıca, bakım verenlerin aile dayanıklılık düzeylerinin bazı sosyo-demografik özelliklerine göre farklılık gösterip göstermediği de araştırma kapsamında incelenmiştir. Yöntem: Araştırma, Türkiye genelinde psikotik bozukluk tanısı almış bireylere bakım veren 126 kişiyle yürütülmüştür. Veriler İstanbul'daki özel bir psikiyatri Hastanesi'nden onay alındıktan sonra veri toplamak amacıyla katılımcılara Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Walsh Aile Dayanıklılık Ölçeği, Aile Bütünlük Duygusu Ölçeği-Kısa Form, Duygu Düzenleme Güçlüğü Ölçeği - Kısa Form ve Zarit Bakım Yükü Ölçeği uygulanarak yüz yüze toplanmıştır. Verilerin analizi korelasyon ve hiyerarşik regresyon yöntemleri ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Araştırma bulgularına göre, algılanan aile bütünlük duygusu değişkeni ve aile dayanıklılığı arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuş olup değişkenler arasında en güçlü yordayıcı olarak belirlenmiştir. Duygu düzenleme güçlüğü ve bakım yükü değişkenleri ile aile dayanıklılığı arasında ise anlamlı ve negatif yönlü ilişkiler gözlemlenmiştir. Ayrıca, aile dayanıklılık düzeyleri bazı sosyo-demografik değişkenlere göre (örneğin eğitim düzeyi, yardım alma durumu, gelir düzeyi) incelenmiş olup anlamlı farklılıklar göstermemiştir. Sonuç: Araştırma sonuçları, aile dayanıklılığının bireysel (duygu düzenleme becerileri) ve çevresel (aile bütünlüğü, bakım yükü) faktörlerle ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Bu kapsamda elde edilen bulgular, psikotik bozukluk tanısı almış bireylerin bakım sürecinde bakım verenlere yönelik müdahalelerde hem bireysel hem de ailesel düzeyde psikososyal desteklerin önemine işaret etmektedir. Literatürde bahsi geçen tüm değişkenlerin bir arada araştırıldığı çalışmaların eksikliği göz önünde bulundurulduğunda mevcut çalışmanın boşluğu doldurduğu söylenebilir. Öte yandan, bulgular önceki araştırmalar doğrultusunda yorumlandıktan sonra mevcut çalışmanın da sınırlılıklarına değinilerek gelecek çalışmalar için öneriler verilmiştir.
  • Yayın
    Geç ergenlikte bağlanma stillerinin sosyal medya bağımlılığı ile ilişkisinde psikolojik dayanıklılık ve gelişmeleri kaçırma korkusu: aracı ve düzenleyici etkiler
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-16) Türkmen, Yaren Beyza; Akçınar Yayla, Berna; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Bu araştırmada, geç ergenlik dönemindeki bireylerde bağlanma stilleri ile sosyal medya bağımlılığı ilişkisinde gelişmeleri kaçırma korkusunun aracı, psikolojik dayanıklılığın düzenleyici etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırma, 18-25 yaş aralığındaki 131 geç ergenlik dönemindeki katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Veriler Sosyodemografik Bilgi Formu, Üç Boyutlu Bağlanma Stilleri Ölçeği, Sosyal Ortamlarda Gelişmeleri Kaçırma Ölçeği, Sosyal Medya Bağımlılığı Ölçeği – Yetişkin Formu ve Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği kullanılarak çevrimiçi yöntemle elde edilmiştir. Bağlanma stilleri ile sosyal medya bağımlılığı ilişkisinde gelişmeleri kaçırma korkusu ve psikolojik dayanıklılığın aracı düzenleyici etkileri SPSS PROCESS uzantısı, Model 14 aracılığıyla analiz edilmiştir. Buna ek olarak, SPSS PROCESS Model 4 kullanılarak gelişmeleri kaçırma korkusunun bağlanma stilleri ile sosyal medya ilişkisindeki aracı rolü test edilmiştir. Elde edilen bulgular, gelişmeleri kaçırma korkusu ve psikolojik dayanıklılığın etkileşimi bağlanma stilleri ve sosyal medya bağımlılığı ilişkisinde anlamlı bir etki ortaya koymadığını göstermektedir (B=-.0001, %95 BCA [-.0046, .0075]). Güven aralığında “0” değerinin olması nedeniyle etkileşim etkisinin anlamlı olmadığı sonucuna varılmıştır. Bağlanma stilleri ile sosyal medya bağımlılığı ilişkisinde gelişmeleri kaçırma korkusunun güvenli bağlanma (B=-.0264, %95 BCA [-.3190, .1720]) ve kaçınan bağlanma (B=.0003, %95 BCA [-.1732, .1640]) için anlamlı değildir. Kaygılı-kararsız bağlanma stili ile sosyal medya bağımlılığı ilişkisinde ise gelişmeleri kaçırma korkusunun aracılık etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (B=.2089, %95 BCA [.0505, .4245]). Araştırmanın bulguları aracılığıyla bağlanma stilleri ile sosyal medya bağımlılığı arasındaki ilişkide aracı ve düzenleyici etkiler değerlendirilmiş olup sosyal medya bağımlılığı ile ilgili çalışmalarda koruyucu faktörlerin belirlenmesi, olumsuz etkileri önlemeye veya azaltmaya yönelik müdahaleler için katkı sağlayacağı düşünülmektedir.
  • Yayın
    Erken dönem uyumsuz şemaların psikoz benzeri yaşantılar üzerindeki etkisinde şema başa çıkma biçimlerinin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-30) Karataş, Melda; Yılmaz Kafalı, Helin; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Bu araştırmanın amacı erken dönem uyumsuz şemaların psikoz benzeri yaşantılar ile ilişkisinde şema başa çıkma biçimlerinin aracı rolünü incelemektir. Çalışmanın örneklemini, 18-65 yaş aralığında, okur-yazar ve gönüllü 904 katılımcı oluşturmuştur. Çalışma örnekleminin %71.7’sini kadın katılımcılar oluşturmaktadır. Katılımcıların yaş ortalaması (X = 28.91, SS = 10.95) olarak hesaplanmıştır. Katılımcılara Demografik Bilgi Formu, Young Şema Ölçeği Kısa Form 3 (YŞÖ-KF3), Toplumda Psişik Yaşantıları Değerlendirme Ölçeği (TPYÖ-A) ve Şema Başa Çıkma Biçimleri Ölçeği (ŞBÇBÖ) uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS 22 paket programı kullanılarak analiz edilmiş ve aracılık analizleri Hayes’in geliştirdiği PROCESS makrosunun Model 4 versiyonu ile gerçekleştirilmiştir. Yapılan aracılık analizleri sonucunda, şema alanları ile psikoz benzeri yaşantılar arasındaki ilişkide bazı şema başa çıkma stratejilerinin ilişkiyi güçlendirici bir aracı rol oynadığı bulunmuştur. Kopukluk ve reddedilme şema alanının psikoz benzeri yaşantılar üzerindeki etkisi, kaçınma (β = .049, p < .05) ve teslim (β = .089, p < .05) başa çıkma stratejileri aracılığıyla artmaktadır. Zedelenmiş özerklik ve kendini ortaya koyma alanında, yalnızca teslim başa çıkma stratejisi (β = .127, p < .05) aracılık etmektedir. Zedelenmiş sınırlar alanında ise aşırı telafi (β = .077, p < .05) ve teslim (β = .187, p < .05) stratejileri aracılık rolü üstlenmektedir. Başkaları yönelimlilik şema alanında (β = .218, p < .05) ve aşırı uyarılma ve ketlenme şema alanında (β = .154, p < .05) teslim başa çıkma stratejisi bu ilişkiyi artırıcı bir rol oynamaktadır. Bu bulgular, şema başa çıkma stratejilerinin (kaçınma, teslim ve aşırı telafi) şema alanları özelinde psikoz benzeri yaşantılar arasındaki ilişkiyi güçlendirdiğini göstermektedir. Özellikle teslim başa çıkma stratejisinin birçok şema alanında etkili bir aracılık rolü üstlendiği ve psikoz benzeri yaşantılar üzerinde artırıcı bir etki yarattığı anlaşılmaktadır. Bulgularımız geniş örneklemli kohort çalışmaları ile desteklenirse, özellikle teslim başa çıkma stratejisinin, psikoz benzeri yaşantıların gelişiminde önemli bir rol oynayabileceğini ve bu stratejilerin klinik müdahalelerde göz önünde bulundurulması gerektiği söylenebilir.
  • Yayın
    Bilişsel duygu düzenleme stratejileri ile intihar düşüncesinin ilişkisinde umudun düzenleyici rolü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-24) Talman, Özge; Çam Çelikel, Feryal; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Bu çalışmanın amacı bireylerin kullandıkları bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin intihar düşüncesi düzeyleri ile ilişkisini incelemek ve bu ilişkide sürekli umudun düzenleyici rolünü ele almaktır. Ayrıca söz konusu kavramları farklı sosyodemografik değişkenler, intihar ve kayıp ile ilgili faktörler ve ilişkisel koruyucu faktörler açısından da incelemek amaçlanmıştır. Araştırmanın örneklemi, yaş ortalaması 34.79±13.22 olan ve yaşları 18 ile 65 arasında değişen 431 katılımcıdan oluşmaktadır. Araştırmada İntihar Düşüncesi Ölçeği, Bilişsel Duygu Düzenleme Ölçeği, Sürekli Umut Ölçeği ve Beck Depresyon Envanteri kullanılmıştır. Veriler çevrimiçi olarak paylaşılan ölçek formları aracılığıyla toplanmıştır. Veri analizinde, bağımsız gruplar t-testi, Pearson korelasyon analizi, basit doğrusal regresyon analizi ve hiyerarşik regresyon düzenleyici değişken analizleri uygulanmıştır. Çalışmanın sonuçlarına göre bilişsel duygu düzenleme stratejilerinden kabul etme, kendini suçlama, ruminasyon, diğerlerini suçlama ve yıkımın intihar düşüncesini pozitif yönde yordadığı saptanmıştır. Bununla birlikte, pozitif tekrar odaklanma, plana tekrar odaklanma, pozitif yeniden gözden geçirme intihar düşüncesini negatif yönde yordamaktadır. Sürekli umut intihar düşüncesini negatif yönde yordamaktadır. Bunun yanında, ruminasyon, kendini suçlama ve pozitif tekrar odaklanmanın intihar düşünceleri ile ilişkisinde sürekli umudun düzenleyci rolü gözlenmiştir. Bilişsel duygu düzenleme stratejilerinin intihar düşünceleri üzerinde anlamlı etkilerinin bulunduğu görülmüştür. Sürekli umudun intihar düşünceleri üzerinde koruyucu etkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte sürekli umudun risk oluşturan stratejilerin etkisini zayıflatabileceği ve uyumlu stratejilerin etkisini güçlendirebileceği gözlenmiştir.
  • Yayın
    Bağlanma stillerinin bilişsel esnekliği yordamasında öz yeterliliğin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-24) Karabudak, Eda; Çam Çelikel, Feryal; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Amaç: Bu çalışmanın amacı yetişkinlerde bağlanma stilleri ile bilişsel esneklik arasındaki ilişkiyi incelemek ve bu ilişkide öz yeterliğin aracı rolünü incelemektir. Değişkenlerin birbiri ile olan ilişkisine bakılmasına ek olarak söz edilen değişkenlerin farklı sosyodemografik değişkenler açısından incelenmesi de amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırmanın örneklemi, yaş ortalaması 42.36±14.05 olan, yaşları 18 ile 65 arasında değişen, ilişkisi en az 2 aydır devam eden, 395’i kadın ve 115’i erkek olmak üzere toplam 510 katılımcıdan oluşmaktadır. Araştırmada ölçüm araçları olarak Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II, Bilişsel Esneklik Envanteri ve Genel Öz Yeterlik Ölçeği kullanılmıştır. Veri analizinde, frekans analizi, hiyerarşik regresyon analizi, bağımsız gruplar t-testi, Pearson korelasyon analizi, hiyerarşik regresyon analizi ve PROCESS aracı etki analizi uygulanmıştır. Bulgular: Kaygılı ve kaçıngan bağlanma stilleri bilişsel esnekliği ve öz yeterliliği negatif düzeyde yordamaktadır. Öz yeterlilik ise bilişsel esnekliği pozitif yönde yordamaktadır. Öz yeterliliğin, bağlanma stilleri ve bilişsel esneklik arasındaki ilişkide kısmi aracılık rolü bulunmaktadır. Kaygılı ve kaçıngan bağlanma düzeyleri arttıkça öz yeterlilik ve bilişsel esneklik düzeyleri düşüş göstermektedir. Öte yandan, öz yeterlilik arttıkça bilişsel esnekliğin de arttığı sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç: Bireyin ebeveynleri ile ilişkisinde oluşturduğu bağlanma stillerinin yetişkin hayatında romantik ilişkilerinde gözlemlendiği görülmüştür. İlişkilerinde sahip olduğu bağlanma stilleri bilişsel esneklik ve öz yeterlilik düzeyini etkilemektedir. Bilişsel esnekliğin bağlanma stilleri ile olan ilişkisinde de öz yeterliliğin önemli bir role sahip olduğu görülmüştür.
  • Yayın
    Ayrılma-bireyleşme düzeyinin borderline kişilik bozukluğu inançlarına etkisinde kişilerarası nörobiyoloji temelli prefrontal işlevlerin ve duygu düzenleme güçlüklerinin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-16) Mengüç, Lal; Ünver, Buket; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Bu araştımada, klinik olmayan popülasyonda, ayrılma-bireyleşme güçlüğünün düzeyi ile borderline kişilik bozukluğu (BKB) inançları arasında kurulan yolda kişilerarası duygu düzenleme becerilerinin ve kişilerarası nörobiyoloji temelli prefrontal işlevlerin aracı etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bununla birlikte, katılımcıların sosyo-demografik değişkenlere göre BKB inançlarında bir farklılaşma sergileyip serilemediğinin araştırılması da çalışmanın amaçlarındandır. Çalışma yaşları 18-66 arasında değişen toplamda 400 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın amacı kapsamında Sosyo-Demografik Bilgi Formu, Ayrılma – Bireyleşme Envanteri, Kişilik İnanç Ölçeği – Kısa Form / Borderline Kişilik Bozukluğu Alt Ölçeği, Kişilerarası Duygu Düzenleme Ölçeği, Kişilerarası Nörobiyoloji Temelli Prefrontal İşlevler Ölçeği kullanılarak veri seti oluşturulmuştur. Araştırmanın sonuçlarına göre ayrılma-bireyleşme güçlüğü ile duygu düzenleme becerileri, prefrontal işlevler ve BKB inançları arasında anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Ek olarak BKB inançlarının bazı sosyo-demografik faktörlere göre farklılaştığı görülmüştür. Process ile yapılan aracı etki analizinin sonucuna göre ayrılma bireyleşme güçlüğü ve BKB inançları arasındaki ilişkide duygu düzenleme becerilerinin ve prefrontal işlevlerin aracı rolünün bulunduğu görülmüştür. Çalışmada BKB boyutsal bir perspektiften değerlendirilmiş ve işlevsel olmayan kişilik inançlarının ölçülmesi yoluyla incelenmiştir. Değişkenler arası ilişkiyi toplum örneklemiyle gerçekleştiren önceki araştırmaların sayısının sınırlı olması nedeniyle, bu araştırmanın literatüre katkı sağladığı düşünülmektedir. Son olarak, ulaşılan bulgular, mevcut alanyazın çerçevesinde tartışılmış, araştırmanın sınırlılıkları belirtilmiş ve gelecek çalışmalar için önerilere yer verilmiştir.
  • Yayın
    Enabling 5G and 6G technologies through millimeter-wave and VLC integration for enhanced remote health monitoring systems
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-07-01) Dalloul, Ahmed Hany Assad; Miramirkhani, Farshad; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Elektronik Mühendisliği Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Electronics Engineering M.S. Program
    This thesis examines the pivotal role of wireless networks in healthcare, emphasizing the need for high-performance technologies like 5G and emerging 6G to enable efficient data transfer between medical devices such as sensors and remote monitoring equipment. We delve into the current research landscape surrounding 5G mmWave technology in remote health monitoring systems, focusing on its applications, main challenges, and future trends. We explore the wireless connectivity requirements of reconfigurable hybrid optical-radio-based Medical Body Sensor Networks (MBSNs), proposing an extension of conventional MBSNs to more flexible and generic solutions. This thesis introduces a comprehensive literature review across diverse domains including antenna design, small implantable antennas, on-body wearable solutions, and adaptable detection and imaging systems. Our research further investigates methodological approaches in monitoring systems, analyzing channel characteristics, advancements in wireless capsule endoscopy, and sensing and imaging techniques. Additionally, we explore how 6G's framework integrates Visible Light Communication (VLC) in healthcare, demonstrating how VLC-enabled MBSNs can revolutionize remote patient monitoring and real-time health data transmission by accurately estimating VLC channel parameters, such as channel DC gain and RMS delay spread. We introduce a sophisticated ray tracing technique and ML-based algorithm to model channels and estimate path loss and RMS delay spread within different hospital settings such as ICU ward and family-type patient room. The detailed results of the hospital scenarios are listed using various machine learning algorithms such as LSTM, GRU, RNN, Linear Regression SVR, and KNN. The estimation was illustrated and detailed comprehensively by choosing the best-performing ML technique.
  • Yayın
    Deprem sahasında 4-6 yaş çocuklarla Grup Theraplay uygulaması: ebeveyn-çocuk ilişkisi ve çocuğun sosyal beceri ve davranışları üzerine etkisi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-13) Yörükoğlu, Hülya; Akçinar Yayla, Berna; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Clinical Psychology
    Depremden etkilenmiş 48-72 aylık çocuklarla gerçekleştirilen bu çalışmada, grup Theraplay oyun terapisinin çocukların ebeveyn-çocuk ilişkisi, sosyal beceri ve davranışları üzerindeki etkisi nicel yöntemler kullanılarak incelenmiştir. Bu çalışma, 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli depremlere maruz kalmış ve afet bölgesi kapsamına alınan illerden biri olan Malatya’daki konteyner kentlerde yaşayan 137 (Müdahale: 64, Kontrol: 73) çocukla gerçekleştirilmiştir. Çalışma kapsamında çocukların annelerinden elde edilen veriler; müdahale öncesi ve sonrası olmak üzere, Bilgilendirilmiş Onam Formu, Sosyodemografik Bilgi Formu, Ebeveyn-Çocuk İlişkisi Ölçeği, Okul Öncesi Sosyal Beceri Değerlendirme Ölçeği (OSBED) Anne-Baba Formu ve 4-6 Yaş Sosyal Davranış Ölçeği kullanılarak basılı formlar aracılığıyla toplanmıştır. Araştırmada, ön test ve son test uygulamalarını içeren kontrol gruplu yarı deneysel bir desen kullanılmıştır. Müdahale grubuna, 6 hafta süresince toplamda 12 seanslık grup Theraplay seansları düzenlenmiştir. Kontrol grubuna ise bu süre zarfında herhangi bir müdahale çalışmasında bulunulmamıştır. Çalışmanın hipotezleri, bağımlı, bağımsız örneklem T-testi ve karışık desen (mixed-design) ANOVA kullanılarak analiz edilmiştir. Araştırma sonuçları, Grup Theraplay uygulamasının müdahale grubundaki çocukların sosyal becerilerinde olumlu etkiler yarattığını ortaya koymuştur. Bağımlı örneklem T-testi sonuçları, çocukların sosyal becerilerinin alt boyutları olan başlangıç (t(63)=-2,25, p<,05) ve akademik destek (t(63)=-2,26, p<,05) becerilerinde müdahale öncesine kıyasla müdahale sonrasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde gelişme olduğunu göstermiştir. Ayrıca grup Theraplay uygulaması müdahale grubunda yer alan çocukların sosyal becerilerinin genelinde de istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar (t(63)=-3,05, p<,01) ortaya koymuştur. Bağımsız örneklem T-testi sonuçlarına göre müdahale ve kontrol grupları arasında yapılan karşılaştırmalarda istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır. Karışık desen ANOVA sonuçları, olumlu ebeveyn-çocuk ilişkisi (F(1,135)=4,25, p<,05, η²=,03), akademik destek (F(1,135)=6,29, p<,05, η²=,04), duygularını yönetme (F(1,135)=14,21, p<,001, η²=,10), OSBED (F(1,135)=11,79, p<,001, η²=,08) ve saldırganlıkta (F(1,135)=5,07, p<,05, η²=,04) zamana bağlı; iş birliğinde (F(1,135)=6,28, p<,05, η²=,04) ise grup etkisinin istatistiksel olarak anlamlı olduğunu ortaya koymuştur. Ancak değişkenlerin zaman × grup etkileşiminin istatistiksel olarak anlamlı olmaması, müdahale etkisinin zaman içerisinde gruplara göre farklılaşmadığını göstermiştir. Sonuç olarak, Grup Theraplay uygulaması çocukların sosyal becerilerinde olumlu etkiler yaratmış, ancak bu etki zaman içerisinde gruplar arasında anlamlı bir farklılaşma göstermemiştir. Çalışmanın, afet sonrası erken çocukluk dönemine yönelik müdahale programlarının geliştirilmesine katkı sağlaması beklenmektedir. Bulgular, mevcut literatür doğrultusunda değerlendirilmiştir.
  • Yayın
    Kekemeliği olan ve olmayan 18-24 yaş arası bireylerin erken dönem uyumsuz şemaları ile yaşam kaliteleri arasındaki ilişkide şema başa çıkma stratejilerinin aracı rolü
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-25) Özkan, Nilüfer; Ünver, Buket; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Doktora Programı; Işık University, School of Graduate Studies, PhD (Doctorate) Program in Clinical Psychology
    Bu araştırmada, kekemelik tanısı olan ve olmayan 18–24 yaş arası geç ergenlik dönemindeki bireylerde, erken dönem uyumsuz şemalar ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkide şema başa çıkma stratejilerinin aracı rolü incelenmiştir. Araştırmaya 103’ü kekemelik tanısı olan, 110’u olmayan toplam 213 kişi katılmıştır. Veriler; Kişisel Bilgi Formu, Young Şema Ölçeği Kısa Form 3 (YŞÖKF3), Şema Başa Çıkma Ölçeği, Yaşam Kalitesi Ölçeği (SF-36) ve Kısa Semptom Envanteri (KSE) ile toplanmıştır. İstatistiksel analizlerde Ki-kare testi, Bağımsız Gruplar T-Testi, Pearson Korelasyon Analizi ve SPSS Process Macro v4.2 (Model 5) kullanılmıştır. Bulgular, “zedelenmiş otonomi”, “zedelenmiş sınırlar”, “aşırı uyarılmışlık” ve “kopukluk” şema alanlarının yaşam kalitesi üzerinde anlamlı ve negatif etkileri olduğunu; teslimiyet ve kaçınma stratejilerinin bu ilişkide aracı rol oynadığını ortaya koymuştur. Aşırı telafi stratejisinin ise aracılık etkisi bulunmamıştır. Ayrıca kekemelik tanısının, yalnızca "zedelenmiş sınırlar" şema alanı ile yaşam kalitesi arasındaki ilişkide düzenleyici (moderatör) bir rol üstlendiği belirlenmiştir. Yaşam kalitesi düzeyi, demografik ve klinik değişkenler açısından da değerlendirilmiştir. Kekemelik tanısı, cinsiyet ve kronik hastalık öyküsüne göre yaşam kalitesi düzeylerinde anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Ancak psikiyatrik veya psikolojik rahatsızlık tanısı olan bireylerin yaşam kalitesi düzeylerinin, bu tanıya sahip olmayan bireylere kıyasla anlamlı düzeyde daha düşük olduğu saptanmıştır. Psikolojik destek alma durumu ise yaşam kalitesi açısından anlamlı bir fark yaratmamıştır. Ek olarak, cinsiyet ile kekemelik tanısı arasında anlamlı bir ilişki bulunmuş; erkek bireylerde kekemeliğin görülme oranının kadınlara kıyasla belirgin şekilde daha yüksek olduğu görülmüştür. Eğitim düzeyi açısından, kekemelik tanısı olan bireylerin eğitim seviyelerinin görece daha düşük olduğu belirlenmiş ve bu durum kekemeliğin akademik yaşama olası olumsuz etkilerine işaret etmektedir. Çalışma durumu ile kekemelik arasında anlamlı bir ilişki saptanmamış olsa da literatür bu ilişkinin bireysel ve çevresel faktörlere bağlı olarak değişebileceğini göstermektedir. Bu bulgular, kekemeliğin yalnızca psikolojik değil, aynı zamanda sosyal ve mesleki işlevsellik üzerinde de çok boyutlu etkiler doğurabileceğini ortaya koymaktadır. Elde edilen bulgular, kekemeliğin yüzeyde gözlemlenebilen bir konuşma bozukluğuna indirgenemeyeceğini; bireyin derin psikolojik yapısı, şemaları, bu şemalarla baş etme biçimleri ve psikiyatrik geçmişi gibi çok katmanlı içsel dinamiklerle şekillendiğini açıkça ortaya koymuştur. Özellikle teslimiyet ve kaçınma gibi başa çıkma stratejilerinin yaşam kalitesi üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olması, psikolojik müdahalelerde yalnızca semptomlara değil; bu semptomların kökeninde yatan bilişsel ve duygusal yapıya odaklanılması gerektiğini göstermektedir. Bu doğrultuda, şema terapisi gibi yapısal yaklaşımlar, kekemelikle başa çıkan bireylerin yaşam kalitesini artırmada önemli ve dönüştürücü bir potansiyel taşımaktadır.
  • Yayın
    Şemaların kuşaklar arası aktarımı: erken çocukluk döneminde şema yatkınlığı
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-16) Güngör, Ayşenur; Aktan, Zekeriya Deniz; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Doktora Programı; Işık University, School of Graduate Studies, PhD (Doctorate) Program in Clinical Psychology
    Bu çalışma, şemaların üç kuşak boyu nesiller arası aktarımını ve çocuklarda şema yatkınlığını araştırmayı amaçlamaktadır. Araştırma kapsamında veriler 6-8 yaş arası çocuklardan, ebeveynlerinden ve büyükannelerinden toplanmıştır. Erken yaş dönemindeki çocukların gelişimsel özellikleri göz önünde bulundurularak her bir şema için bir vinyet ve bu vinyetleri temsil eden kısa video içerikleri oluşturulmuştur. Bu çalışma, iki kısımdan oluşmaktadır. İlk aşamada, araştırma kapsamında geliştirilen Video Tabanlı Çocuklarda Şema Yatkınlığını Değerlendirme Ölçeği’nin (VTÇŞYÖ) geçerlik güvenirlik çalışmaları yapılmış; tüm ölçek için Cronbach alfa katsayısı .83 olarak bulunmuştur. Bu aşamada 6-8 yaş arası 156 çocuk VTÇŞYÖ’ye cevap vermiş, birleşen geçerliği için ise 8-14 yaş grubu 45 kişilik bir grup Düsseldorf Resimli Çocuk Şema Ölçeği’ni yanıtlamıştır. Toplam puanlar bakımından karşılaştırıldığında iki ölçek arası korelasyonun r=.50 düzeyinde olduğu görülmüştür. Çalışmanın ikinci aşaması şema aktarımının incelendiği kısımdır. Bu aşamaya, geçerlik güvenirlik çalışmasında yer alan 156 çocukla birlikte, 156 anne, 156 baba ve 156 anneanne olmak üzere 624 kişi katılmıştır. Çocuklar VTÇŞYÖ’ye cevap vermiş; anne baba ve anneanneler Young Şema Ölçeği’ni yanıtlamıştır. Anneler aynı zamanda, kendilerini değerlendirdikleri Depresyon Anksiyete Stres (DASS) Ölçeği ve olası psikopatolojiyi gözlemlemek amacıyla çocuklarını değerlendirdikleri Güçler Güçlükler Anketi’ni doldurmuştur. Bulgular, kuşaklar arası şema aktarımı ve şemaların yordadığı çocuklarda davranım sorunlarının aktarımı olmak üzere iki düzeyde incelenmiştir: Annenin depresyon anksiyete stres düzeyi kontrol edildiği ve anne şemalarının aracı olduğu koşulda özerklik alanı hariç diğer tüm alanlarda anneanneden anneye şema aktarımının olduğu; fakat aynı aktarımın çocuklarda herhangi bir şema alt alanında gözlenmediği bulgulanmıştır. Şemaların yordadığı, çocuklarda davranış sorunlarının aktarımına dair yürütülen analizlerde, annenin depresyon anksiyete stres düzeyi kontrol edildiği koşulda, anne şemalarının özerklik ve sınırlar alt alanı hariç; bağlanma ve özdeğer alanında çocuğun içselleştirilmiş ve dışsallaştırılmış davranım sorunlarını yordadığı görülmektedir. Spontanite alt alanında ise anne şemalarının yalnızca içselleştirilmiş sorunlar üzerinde yordayıcı etkisinin olduğu bulgulanmıştır. Elde edilen veriler, literatür bulgularıyla tartışılmıştır.
  • Yayın
    Time-domain high speed ADC circuits
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-30) Mohamed, Moaamen Magdy Abdelrazek; Köprü, Ramazan; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Elektrik-Elektronik Mühendisliği Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Electric-Electronics Engineering M.S. Program
    This thesis delivers the design, simulation, and performance analysis of two high-resolution Time-to-Digital Converters (TDCs), both achieved by means of the Vernier Delay Line (VDL) principle and in 100 nm CMOS technology. Two different architectural strategies designed for diverse signal control and edge detection needs are presented, targeting sub-nanosecond time resolution and GHz-range applications compatibility. The first architecture uses two voltage-to-time converters (VTCs) for generating accurate START and STOP signals from the ramp nature of the inputs. These are processed by a Vernier Delay Line with overlapped buffers and overlap-sensitive 5-transistor TSPC flip-flops, spotting the accurate coincidence point of signals. This resultant thermometer code is then encoded by a MUXbased Gray code encoder and a resistor-ladder digital-to-analog converter (DAC) in order to reconstruct the analog signal. This combination is set up for fine timing resolution and high precision. The design in the second option simplifies the signal generation block by employing a single VTC together with a periodic pulse (Vpulse) generator for producing the START and STOP signals. In this design, edge-triggered flipflops are incorporated in the delay line for detecting rising edges, allowing for improved and more consistent timing in high-frequency applications. The output is encoded by way of a binary encoder with a tree structure and then passed into the same DAC employed in the first design. This system is designed for highspeed operation and simplicity of architecture. Both designs were simulated in the Cadence Virtuoso environment and examined in MATLAB with respect to critical performance characteristics like resolution, differential non-linearity (DNL), conversion time, and power consumption. They both prove to yield consistent, CMOS-compatible solutions for accurate time interval quantization in applications up to the GHz level, with flexibility for applications with diverse signal control schemes.
  • Yayın
    Soyut resimde imgenin arketipsel kökeni ve semboller
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-23) Karakaya, Deniz; Hatipoğlu, Özüm; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Resim Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Painting Master's Program
    Araştırma, soyut resimde tekrar eden imgelerin; okültizm, diyalektik felsefe, evrensel simgecilikler ve analitik psikolojideki kavramlarla olan ilişkisini ele almaktadır. Araştırmada; Spiritüalizm, Teozofi ve Antropozofinin; erken dönem soyut resmin öncüleri Hilma af Klint, Piet Mondrian, Wassily Kandinsky, František Kupka ve Kazimir Maleviç’in sanat anlayışlarını ne yönde etkilediği analiz edilmiştir. Araştırma kapsamında, soyut resimdeki imgelerin salt estetik nitelik taşımadığı; metafizik, felsefi ve psikolojik bir arka plana sahip olarak bilinçli bir tercih doğrultusunda kurulduğu savunulmaktadır. Bu bağlamda; imgelerin hangi ontolojik ya da metafizik kaynaklara dayanmakta olduğu incelenmiştir. Soyut resmi etkileyen okült hareketlerin kökenindeki Hermetizm, Gnostisizm, Platonizm, Neoplatonizm, Doğu Mistisizmi, Kabala ve Simya gibi kadim öğretilerin, aynı zamanda modern felsefe ve modern psikoloji üzerindeki etkisi ele alınmıştır. Sanat, felsefe ve psikolojiyi ortak bir tema ve temsiliyet üzerinden birleştiren düşünce sistematiği ve sembolizm yapısı araştırılmış; kolektif bir bilinç alanından kaynaklandığı düşünülen evrensel simgeciliklerle benzerlik taşıyan imge, sembol ve arketiplerin, analitik psikoloji kuramı ile nasıl açıklanabileceği sorusuna yanıt aranmıştır. Araştırmanın amacı; modern sanat kadar, modern felsefe ve modern psikolojiyi de etkileyen ve yüzyıllar içerisinde ezoterik gelenekler aracılığıyla aktarılan evrensel sembolizm bilgisinin; kolektif bilinçdışında mevcut olarak, özellikle sanatın her döneminde tezahür ettiğini, insanın psişesinde bulunan arketiplerle bağlantılı olduğunu ve soyut resimde imgenin üretimine kaynaklık ettiğini ortaya koymaktır.
  • Yayın
    Enhancing simulation accuracy in building energy modeling through data-driven approaches
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-26) Merchad, Hadi; Umut, Önder; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Bilgisayar Mühendisliği Yüksek Lisans Programı; Işık University, School of Graduate Studies, Master’s Program in Computer Engineering
    This thesis investigated the contribution of occupant behavior towards residential building energy consumption by comparing deterministic and probabilistic schedule models. 170 in-depth survey responses were obtained across Türkiye in an effort to record daily residential activities every 15 minutes. These were augmented into 1000 high-resolution daily occupant schedules with the incorporation of variation in behavior into energy simulations. Two residential building models, a high-rise and a low-rise configuration were simulated using Energy Plus with fixed (deterministic) and variable (probabilistic) schedule methods. Importantly, the occupant schedules used in both models were identical; the only difference between the two scenarios was the building form, allowing analysis of geometry-driven energy variations. The methodology used consisted of realistic probabilistic Schedule creation using MATLAB and Python, automated interfacing with EnergyPlus as CSV inputs, and simulation of 50 randomized runs per scenario. The deterministic models built on standard daily routines from the literature and duplicated over all days of the year. The outputs of the simulations were evaluated in five categories of energy consumption: lighting, HVAC, other electrical uses, total electricity, and total utility consumption. The outcomes revealed that probabilistic values tend to occur around the average of probabilistic distributions but could not capture extreme behaviors that play a significant role in system sizing and peak load. Probabilistic models had wider variability in plug loads and electricity consumption but less varied HVAC loads that still remained influenced by changing patterns of occupant presence. The results highlighted the necessity for real occupant behavior to be included within building performance simulation for better energy demand representation. Total average energy usage for probabilistic simulation ranged between 63.9–79.5 kWh/m² for the two scenarios, compared to 74.2 and 71.4 kWh/m² under deterministic values. Variability was seen to be restricted for loads under HVAC, but varied considerably for other plug loads and lighting based on different behavior patterns. These observations reinforce the fact that internal variation is hidden under deterministic modeling, and that probabilistic simulation gives better insight into actual occupant impact on energy usage. The research brought a culturally informed, fact-based modeling approach applicable in Turkish residential buildings and confirmed that probabilistic simulation methods offer a stronger and more realistic platform for analyzing the energy supply and demand, evaluation of policies, and optimization of sustainable designs.
  • Yayın
    Okul öncesi çocuklara uygulanan Grup Theraplay'in duygu ve davranış sorunları, sosyal yetkinlik düzeyleri ve öz düzenleme becerilerine etkisi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-02) Yıldırım, Pelin; Aktan, Z. Deniz
    Bu araştırma, Grup Theraplay uygulamasının okul öncesi dönemdeki çocukların duygu ve davranış sorunları, sosyal yetkinlik düzeyleri ve öz düzenleme becerileri üzerindeki etkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma, bir belediyeye bağlı gündüz bakımevlerine devam eden 4–5 yaş aralığındaki çocuklarla gerçekleştirilmiştir. Çalışma başlangıcında müdahale grubunda 60, kontrol grubunda 52 çocuk yer almıştır. Belirlenen dışlama kriterlerine göre yapılan değerlendirme sonucunda, analizlere müdahale grubundan 49, kontrol grubundan 45 çocuk dahil edilmiştir. Müdahale grubuna 10 oturumluk Grup Theraplay uygulanmış, kontrol grubuna herhangi bir müdahale yapılmamıştır. Veriler, Güçler ve Güçlükler Anketi (GGA), Sosyal Yetkinlik ve Davranış Değerlendirme Ölçeği (SYDD-30) ve 4-6 Yaş Çocuklarına Yönelik Öz Düzenleme Ölçeği aracılığıyla öğretmen ve ebeveyn formlarına dayalı olarak toplanmıştır. Buna ek olarak, araştırmacı tarafından müdahale grubundaki çocukların olumlu ve olumsuz davranışlarındaki değişimi daha kapsamlı değerlendirmek amacıyla Çocukların Grup Theraplay’deki Gelişim Değerlendirme Formu da doldurulmuştur. Çalışmanın analizlerinde bağımlı ve bağımsız örneklem t-testleri ile normalize kazanç (gain score) hesaplamaları kullanılmıştır. Araştırmanın başlangıcında, öğretmen verilerine göre Güçler ve Güçlükler, Dikkatsizlik/Hiperaktivite, Duygusal Sorunlar, Sosyal Davranışlar, Öz Düzenleme, Dikkat, Çalışma Belleği, Engelleyici Kontrol ve Sosyal Yetkinlik; ebeveyn verilerine göre ise Öz Düzenleme, Dikkat, Çalışma Belleği ve Engelleyici Kontrol alt boyutlarında, müdahale ve kontrol grupları arasında anlamlı ön test farklılıkları saptanmıştır. Bu nedenle, gruplar arasındaki başlangıç düzeylerini dengeleyerek müdahalenin etkisini daha doğru değerlendirmek amacıyla normalize kazanç (gain score) hesaplamaları yapılmıştır. Öğretmen verilerine göre; Güçler ve Güçlükler, Duygusal Sorunlar, Dikkatsizlik/Hiperaktivite, Öz Düzenleme, Dikkat ve Engelleyici Kontrol alt boyutlarının müdahale grubunun ön test-son test puanları arasında ve son testte müdahale ve kontrol grupları arasında anlamlı farklar saptanmıştır. Davranış Sorunları alt boyutunda ise yalnızca gruplar arası son test karşılaştırmasında anlamlı bir fark bulunmuştur. Sosyal Davranış boyutunda, son testte gruplar arasında anlamlı fark bulunmuş; her iki grup kendi içinde anlamlı artış göstermiş fakat kontrol grubundaki artış müdahale grubundan daha fazla olmuştur. Ebeveyn verilerine göre ise Güçler ve Güçlükler, Dikkat, Dikkatsizlik ve Hiperaktivite, Öz Düzenleme ve Engelleyici Kontrol alt boyutlarında yalnızca müdahale grubunda anlamlı gelişim saptanmıştır. Ayrıca bazı değişkenlerde yaş, cinsiyet, ebeveyn eğitimi, annenin çalışma durumu ve sosyoekonomik düzey gibi sosyodemografik etkenlerin anlamlı fark yarattığı bulunmuştur. Bulgular, Grup Theraplay’in okul öncesi dönemde yürütücü işlevleri desteklemede ve çocukların çeşitli duygusal ve davranışsal güçlüklerini azaltmada etkili bir müdahale yöntemi olabileceğini ortaya koymaktadır.
  • Yayın
    Grup theraplay® uygulamalarının okul öncesi çocukların sosyal duygusal iyi oluş, psikolojik sağlamlık ve kaygı düzeyleri üzerindeki etkisi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-02) Çoklar Sacaktar, Özlem; Aktan, Z. Deniz
    Bu araştırma, Grup Theraplay® müdahalesinin 36–59 ay arası okul öncesi çocukların kaygı düzeyleri, psikolojik sağlamlıkları ve sosyal-duygusal iyi oluşları üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Çalışma, ön test–son test kontrol gruplu deneysel desen ile yürütülmüş; İstanbul’da okul öncesi eğitimine devam eden 119 çocuk (deney = 64, kontrol = 55) ile ebeveynleri ve öğretmenleri araştırmaya dâhil edilmiştir. Müdahale grubundaki çocuklara, Theraplay’in dört temel boyutu (yapı, bağlılık, besleme, mücadele) esas alınarak 10 hafta boyunca haftada bir kez 45 dakikalık Grup Theraplay® oturumları uygulanmıştır. Kontrol grubunda ise olağan sınıf müfredatı sürdürülmüştür. Veri toplama sürecinde, çocukların kaygı düzeyleri Çocuklar İçin Anksiyete Ölçeği (ebeveyn ve öğretmen formları), sosyal-duygusal iyi oluş ve psikolojik sağlamlık düzeyleri ise Sosyal-Duygusal İyi Oluş ve Psikolojik Sağlamlık Ölçeği (öğretmen formu) ile değerlendirilmiştir. Bulgular, deney grubundaki çocukların hem ebeveyn hem öğretmen değerlendirmelerine göre kaygı düzeylerinde anlamlı düşüş yaşadığını ortaya koymuştur. Psikolojik sağlamlık alt boyutlarından keşfetmekten hoşlanma, atılganlık ve öz-kontrol alanlarında da deney grubunda anlamlı gelişmeler gözlenmiştir. Sosyal performans, görev yönelimi ve duygusal istikrar alanlarında ise hem deney hem kontrol gruplarında gelişim saptanmış, ancak gruplar arası fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>.05). Müdahale süreci boyunca yapılan yapılandırılmış gözlemler, olumlu davranışlarda artış ve olumsuz davranışlarda azalma olduğunu göstermiştir. Grup Theraplay’in sınıf ortamında öğretmen eşliğinde, basit materyallerle uygulanabilir olması ve yapılandırılmış ilişki temelli yapısı, bu yöntemi okul temelli erken müdahale programları için uygulanabilir ve etkili bir model olabileceği gözlemlenmiştir.
  • Yayın
    Olumsuz çocukluk çağı yaşantıları ve deprem sonrası travma ilişkisinde psikolojik sağlamlığın moderatör etkisi
    (Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, 2025-06-11) Hasateş, Mahmut Can; Ünver, Buket; Işık Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü, Klinik Psikoloji Doktora Programı; Işık University, School of Graduate Studies, PhD (Doctorate) Program in Clinical Psychology
    Travmatik olayların kişiler üzerindeki psikolojik etkileri üzerine yapılan araştırmalar, başlangıçta travma sonrası stres tepkilerine odaklanmış olsa da bazı bireylerin bu tür deneyimlere karşı neden daha dirençli oldukları merak konusu olmuştur (Gibbs, 1989; Holgersen vd., 2011; Holen, 1990; Werner, 1989). Psikolojik sağlamlık olarak da adlandırılan bu direncin, travmatik deneyimlerle olan ilişkisi farklı değişkenlerle yapılan çalışmalar sayesinde daha da belirginleşmiştir. Psikolojik sağlamlığın algılanan sosyal destek, stresle baş etme tarzları, bütünlük duygusu gibi değişkenlerle ilişkili olduğu birçok çalışma tarafından ortaya konmuştur. Ayrıca, psikolojik sağlamlığı olumsuz yönde etkilediği de bilinen çocukluk çağı travmalarının, kişileri travmatik yaşantıların olumsuz etkilerine karşı daha açık hale getirdiği ve doğal afet veya diğer olumsuz yaşam olaylarına karşı kişilerin incinebilirliklerini arttırdığı belirtilmektedir (Coates vd., 2013; Lowe vd., 2015; Sakız ve Aftab, 2019; Taylor vd., 2010; Todd ve Worell, 2000). Bu çalışma ile hem algılanan sosyal destek düzeyi, stresle baş etme tarzları ve bütünlük duygusu gibi değişkenlerin psikolojik sağlamlık üzerinde yordayıcı gücü olup olmadığının hem de çocukluk çağı travmaları ve deprem sonrası deneyimlenen TSSB arasındaki ilişkide psikolojik sağlamlığın biçimlendirici bir etkisinin olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada, 6 Şubat 2023 tarihli ve Kahramanmaraş merkezli depremleri deneyimlemiş 140 katılımcı (%47 kadın) ve deprem bölgesi dışındaki kontrol grubunu oluşturan 240 katılımcı (%67 kadın) olmak üzere toplamda 346 katılımcıya ulaşılmıştır. Uygun örnekleme yöntemi ile veri toplanmıştır. Demografik Bilgi Formu, Yetişkinler için Psikolojik Dayanıklılık Ölçeği, Çocukluk Çağı Travmaları Anketi, DSM-5 için Travma Sonrası Stres Bozukluğu Kontrol Listesi, Revize Edilmiş Tutarlılık Duygusu Ölçeği, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği ve Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeği veri toplama araçları olarak kullanılmıştır. Analizler, SPSS paket programı ve AMOS programı ile gerçekleştirilmiştir. Kontrol grubu örnekleminde Revize Edilmiş Tutarlılık Duygusu, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek, Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeğinin alt boyutlarından olan Kendine Güvenli Yaklaşım, Çaresiz Yaklaşım, Boyun Eğici Yaklaşım ve Sosyal Destek Arama değişkenlerinin psikolojik sağlamlığı anlamlı bir şekilde yordadığı görülse de (p<.00) psikolojik sağlamlığın, çocukluk çağı travmaları ve TSSB arasındaki ilişkide biçimlendirici etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (β2= .27, p= .88). Benzer biçimde, deprem sahası örnekleminde Revize Edilmiş Tutarlılık Duygusu, Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek, Stresle Başa Çıkma Tarzları Ölçeğinin alt boyutlarından olan Kendine Güvenli Yaklaşım ve Boyun Eğici Yaklaşım değişkenlerinin psikolojik sağlamlığı anlamlı bir şekilde yordadığı görülmüş olup (p<.00) psikolojik sağlamlığın, çocukluk çağı travmaları ve TSSB arasındaki ilişkide biçimlendirici etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (β2= 1.09, p= .30). Gerçekleştirilen bu çalışma ile literatürde bahsi geçen değişkenlere dair araştırmaların bulgularının genellenebilirliklerini sorgulamaya ve daha kapsayıcı araştırma modelleri oluşturmaya fırsat sunabileceği düşünülmektedir. İleride yürütülecek araştırmalar için daha büyük ve çeşitli örneklemlerle çalışılması, psikolojik sağlamlığın etkisinin daha net görülebileceği boylamsal bir çalışmanın gerçekleştirilmesi, psikolojik sağlamlığı etkilediği bilinen iyimserlik, umutlu olma gibi kişilik özelliklerinin bağımsız etkilerinin de incelenmesi önerilmektedir.